İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapılan duruşmaya tutuklu sanık Seçil Erzan, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bulunduğu cezaevinden bağlandı.
Müşteki Fatih Terim’in şoförü Umut Akgöze, tanık olarak alınan beyanında, Erzan’a kendisi ve Fatih Terim adına para verdiğini söyledi.
‘Fatih Terim benim aracılığımla para gönderdi’
Kendi parasından Erzan’a 100 bin lira verdiğini, 200-250 bin lira geri aldığını kaydeden Akgöze, “Seçil hanıma danışmıştım. Kendisi bana, ‘Ben değerlendirebilirim, anneme de yapmıştım.’ dedi. Banka müdürü olduğu için bana da mantıklı geldi. Fatih Terim de benim aracılığımla para gönderdi, para benim adıma bankaya yatıyordu, ben çekiyor ve Seçil Erzan’a veriyordum. Benim adıma yatan para da hocamın hesabına benim adıma geçiyordu. Ben sadece getir götür işlerini yapıyordum, sadece banka işi değil bir sürü işini yapıyordum” dedi.
Duruşma savcısının Fatih Terim’in bu paraları bankacılık işlemi adı altında mı yoksa başka işlem olarak mı verdiğini sorması üzerine Akgöze, konuyla ilgili bilgi sahibi olmadığını belirtti.
Terim’in bankaya hiç gitmediğini aktaran Akgöze, “Milli takımdayken bir kez bir banka çalışanının hocaya para teslimatı yaptıklarına şahit olmuştum. Ben de Fatih Terim adına Seçil Erzan’a para transferi yaptım” ifadelerini kullandı.
Söz verilen sanık Erzan, Akgöze’den hiç para almadığını söyleyerek, hakkındaki beyanları kabul etmedi. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tanık Akgöze’nin 1 Eylül 2022 ve 7 Mart 2023 arasındaki HTS baz kayıtlarının Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumundan istenilmesine hükmetti.
Davanın bir sonraki duruşması 16 Haziran’da yapılacak.
Ne olmuştu?
Bir bankanın Levent’teki şubesinde müdür olarak çalışan Seçil Erzan’ın başta futbol dünyası olmak üzere pek çok ünlü isimden yüksek kar vaadiyle para topladığı ancak parayı ödeyemediği iddia edilmişti.
Erzan’ın, müştekilerin verdiği paralara ilişkin sahte belgeler oluşturduğu, bu belgelere bankanın kaşesini ve ıslak imzasını atıp müştekilere teslim ettiği, dolandırıcılık kastıyla hareket ettiği savunulularak “özel belgede sahtecilik” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlarından 109 yıldan 358 yıla kadar hapsi istenmişti.
Sanıklar Ali Yörük, Kerem Can, Hüseyin Eligül, Nazlı Can, Atilla Yörük ve Asiye Öztürk’ün de aynı suçlardan 3 ile 98 yıl arasında hapisle, Rüya Sağır’ın “nitelikli dolandırıcılık” suçundan 3 yıldan 10 yıla kadar hapisle, Süleyman Aslan ve Mojtaba Haghani’nin “tefecilik” suçundan ayrı ayrı 2’şer yıldan 6’şar yıla kadar hapisle, Nur Erkasap’ın ise “tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık” suçundan 9 yıldan 30 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca hazırlanan ve bu dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verilen iddianamede ise Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu’nun 24 müştekiye karşı “nitelikli dolandırıcılık” suçunu işledikleri iddiasıyla 72’şer yıldan 240’ar yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.