Mehmet Hanifi GÜLEL
YEKAV Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, “Biz döngüsel ekonomiye geçmek zorundayız. Yani ‘al, kullan, at’ kültürünü bırakmamız onun yerine ‘al, kullan, geri dönüştür’ olmalı. Tasarruf ekonomisine dönmemiz lazım. Tüketim ekonomisinden tasarruf ekonomisine dönmediğimiz sürece bu işleri çözemeyiz. İkincisi de vahşi kalkınmadan sürdürülebilir kalkınmaya geçmemiz lazım” ifadelerini kullandı.
Yeşil Kalkınma Vakfı (YEKAV) tarafından bu yıl ilki düzenlenen “Yeşil Finansman Zirvesi 2025” İstanbul’da gerçekleştirildi. Zirveye Sermaye Piyasaları Kurumu Başkanı İbrahim Ömer Gönül’ün yanı sıra birçok kurum ve kuruluştan yetkililer katılım gösterdi. Zirvede; Türkiye’de Yeşil Finansın Gelişimi- Hedefler, Ödevler, Kazanımlar, Sorunlar, Uluslararası Sermaye Piyasalarına Erişim ve ESG Finansmanı ve Yeşil Finans İhtiyacı- Sektörler, Yatırımlar, Gelecek Vizyonu adında üç panel düzenlendi.
Zirvenin açılışında ‘Yeşil Dönüşümün Gelecekteki Politik Görünümü’ sunumu yapan Yeşil Kalkınma Vakfı (YEKAV) Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, vakfı sanayici, sivil toplum örgütleri, bürokrasi ve uluslararası ilişkileri yıllarca yürütmüş biri olarak tecrübeleri doğrultusunda kurduklarını aktardı.
Yeşil kalkınma meselesinden önce iklim değişikliğine değinmek gerektiğini kaydeden Birpınar, yeşil kalkınmanın iklim değişikliği ile ortaya çıktığını belirterek, “Son yüzyılda özellikle sanayi devrimi süreciyle başladı. Dünyada ortalama sıcaklıkları yaklaşık 15 dereceyken son 100 yılda bu 16, 16,5 derece ve 17 derece doğru çıktı. İnsan faaliyetleri sonucunda 100 yılda kömür, petrol ve doğal gibi fosil yakıtların tüketimi arttı. Bunların kullanımı arttıkça dünyanın ısısı da artmaya başladı ve bunlar atmosferi olumsuz etkiliyor. Bir insanın ateşi 40’a çıkınca hastaneye götürüyorsunuz. İlaçlar veriyorlar, serumlar veriyorlar ve tedavisi yapılıyor..
Eğer bunu tedavi etmezseniz sonuçlarına katlanarak, herhangi bir organa zarar verdim diye bakıyorsunuz. Türkiye’nin ve dünyanın geldiği durum da şu anda tam burası. Artık zararları araştırmaya başladık. Ama biz bu hâle getirdik. Bu sanayi devrimi ile birlikte de inanılmaz bir şekilde hem insan gücünü hem de doğal kaynakların kullanımı artmaya başladı. Bugün geldiğimiz noktada 50 yıl öncesine göre karbon salımı 3 misli, nüfus ise 2 misli artmış ve doğal kaynak kullanımı 3 misline çıkmış durumda” dedi.
“Artık döngüsel ekonomiye geçiş başladı”
Sanayinin gelişimiyle birlikte, üretilen malların satılması gerektiğini ve insanların tüketime teşvik edildiğine değinen Birpınar, eskiden “al, kullan, at” ekonomisinin geliştiğini ve bu anlayışın hala devam ettiğini belirtti. Bugün, artık dünyada döngüsel ekonomiye geçişin başladığına dikkat çeken Birpınar, “Al, kullan ve geri dönüştür’ moduna geçilmemiz gerekiyor.
Günümüzde artık çok fazla atık üretmeye başladığımızı ve bunların atık sahalarından atmosferde bulunan gazlardan bir tanesi olan metan gazı yaydığını, karbondioksite nazaran 70-80 kat daha fazla ısıyı yaydığını biliyoruz. İnsanoğlunun eliyle yapılan bu faaliyetlerin sonucu dünyada iklim değişiyor. Böyle giderse sonuçlarına katlanmak zorunda kalacağız. Telafi edeceklerimiz var ve telafi edemeyeceklerimiz var. Çare bulamadığımız işte en basitiyle aniden yağan yağışlar, deniz sularındaki ısınmadan dolayı bazı balık türlerinin azalması ve Kızıldeniz’den gelen balon balığı gibi istilacı balıkların artması gibi telafi edilmeyecek boyutta sorunlar oluşturuyor.
Yani suyun ısınmasına çare bulmak kısa vadede zor. Bioçeşitliliğik hem karada hem denizdeki canlıların yok olması anlamına geliyor. Bu da doğada ciddi bir afetler oluşturmaya neden oluyor” açıklamasını yaptı. İklim değişikliği ile mücadelede başta sivil toplum örgütleri olmak üzere, devlet ve millet olarak herkesin katkı vermesi gerektiğini ifade eden Birpınar, sadece ülke olarak katkı vermemizin yetmediğini, dünyadaki bütün ülkelerin de aynı katkıyı vermesi gerektiğini ifade etti.
Bütün ülkelerin, siyasilerin hepsinin ortak çalışmaları ve Birleşmiş Milletler çatısı altında bu işleri yapılması gerektiğini dile getiren Birpınar, “Biz bir kere döngüsel ekonomiye geçmek zorundayız. Yani al, kullan, at kültürünü bırakmamız onun yerine al, kullan, geri dönüştür olmalı. Yani tasarruf ekonomisine dönmemiz lazım. Tüketim ekonomisinden tasarruf ekonomisine dönmediğimiz sürece bu işleri çözemeyiz. İkincisi de vahşi kalkınmadan sürdürülebilir kalkınmaya geçmemiz lazım” ifadelerini kullandı.
SPK, sürdürülebilirlik bağlantılı sermaye piyasası rehberi hazırladı
Günümüzde artık yeşil kalkınmanın başka bir boyutta taşındığı ve bu alandaki çalışmaların yoğunlaştığını gördüklerini aktaran Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı İbrahim Ömer Gönül, ”Yeşil finansmana ulaşmak, yeşilin tüm alanları ile birlikte mavi finansman şeklinde veya üçlü dönüşüm şeklinde baktığımızda artık tüm finansın kalbine oturan bir nokta.
Biz de kurumumuz adına bu çalışmalara oldukça önem veriyoruz. Artık karbon yakıtlarının yavaş yavaş piyasadan çekilmeye başlaması gerektiği gerçeği birlikte sınırda karbon düzenlemeleri önemli noktalara gelmiş bulunmaktadır. Kurumumuz 2022’de yeşil borçlanma aracı, sürdürülebilir borçlanma aracı, yeşil kira sertifikası, sürdürülebilir kira sertifikası rehberi yayınlanmıştı.
Bu rehberle birlikte 2022’de 4 milyar liranın üzerinde yeşil sürdürülebilir borçlanma ihracatı gerçekleştirirken, 2023 yılında bu rakam 100 milyar lira ve 2024’te ise 240 milyar lirayı buldu. Böylece toplamda 340 milyar liralık bir borçlanma aracı gerçekleştirebildik. Öte yandan uluslararası sürdürülebilirlik bağlantılı tahvil ilkeleri esas alınarak sürdürülebilirlik bağlantılı sermaye piyasası araçları rehberi taslağını hazırladık en kısa süre de değerlendireceğiz” açıklamasını yaptı.
Gençlerin, yeşil kalkınma üzerinde çalışması gerekiyor
İklim değişikliği meselesinin sadece bir çevre meselesi olmadığını, bir kalkınma meselesi olduğunun da altını çizen YEKAV Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, “Bu trene Türkiye binecek mi, binmeyecek mi? Bütün mesele burada.
Kömür, petrol ve doğal gazın bir tanesi de bizde doğru düzgün yok. Ama yenilenebilir enerjiyi kullandığınız zaman elektrik üretiminde özellikle rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal gibi yenilenebilir enerjiyi çevre dostu, iklim dostu projeleri veya kalkınma modelini belirlediğiniz zaman enerji sistemlerini ülkenizin ekonomisi için de iyi olacak. Şu anda güneş enerjisi maliyetleri 10 sene evveline rağmen çok daha düşük. Belki 10’da 1 seviyesine kadar düştü…Türkiye’de satılan arabaların %15’i elektrikli olmaya başladı. Önümüzdeki 10 yıl içinde bu %50 olacak.
Artık evinizin çatısına kurduğunuz bir panel ile evin elektriğini, ısınmasını, soğumasını, aydınlatılması ve arabanız şarj edebilir duruma geldik. Dolayısıyla elektrik, doğal gaz, benzin faturası olmayacak. Artık buraya doğru gidiyoruz. Gençlerin de bu yeşil kalkınma ile bunlara yatırım yapmaları, bunun gibi işler üzerinde çalışmaları gerekiyor. Burada startup’lar ve kurumlar bununla ilgili ilgili çalışmalar yapmalı. Her şey elektrikliye giden bir dünya var. Bu yolu takip etmek ve bu trene binmemiz ülkenin kalkınması ve büyümesi için önemlidir. Bir yandan yeşil finansman ülkemize nasıl getirebiliriz üzerinde düşünmemiz lazım” dedi.