Afrika’nın aşırı kurak Angola ve Namibya çölünde, Afrikaans dilinde “tweeblaarkannidood” yani “ölmeyen iki yaprak” olarak bilinen eşsiz bir bitki yaşıyor: Welwitschia mirabilis. Bu bitki, sadece biyolojik özellikleriyle değil, aynı zamanda hayatta kalma mekanizmaları ve olağanüstü uzun ömrüyle de bilim dünyasının ilgisini çekiyor.
Bu bitki, Guinness Dünya Rekoru’na sahip yapraklarından, çöl ekosistemine yaptığı katkılara kadar pek çok alanda merak uyandıran bir tür olarak biliniyor.
Welwitschia mirabilis, ilk kez 1859’da Avusturyalı botanikçi Friedrich Welwitsch tarafından adlandırıldı. Kew Botanik Bahçeleri’ne göre Welwitsch, bu bitkiyi ilk gördüğünde onun gerçek olamayacak kadar sıra dışı olduğunu düşünmüş ve yalnızca diz çöküp ona hayranlıkla bakabilmiş. Ancak “dünyanın en çirkin bitkisi” olarak da tanımlandığı dönemler olmuş. Görünüşü bir yana, bu bitkinin dikkat çeken bir diğer yönü ise inanılmaz uzun ömrü; yapılan tahminlere göre bazı örnekler 3.000 yıla kadar yaşayabiliyor.
Indiana Üniversitesi Bloomington’ın araştırmalarına göre, Welwitschia, Welwitschiaceae familyasının hayatta kalan tek temsilcisi. Karbon tarihlendirme yöntemleriyle incelenen örneklerin yaklaşık 500 – 600 yaşında olduğu tespit edilmiş durumda. Ancak daha büyük örneklerin 1.500 ila 3.000 yıl arasında bir ömre sahip olabileceği düşünülüyor. Bu özellikleri, Welwitschia’yı adeta bir “canlı fosil” haline getiriyor.
Genetik uyum ve çöl koşullarına dayanıklılık

2021 yılında yapılan genetik araştırmalar, Welwitschia’nın neden bu kadar dayanıklı olduğunu açıklığa kavuşturuyor. Bitkinin genomu, 86 milyon yıl önce bir çoğalma olayı geçirerek çöl koşullarına uyum sağlayacak ekstra genetik materyal kazanmış. Ayrıca, KNOX1, ARP3 ve ARP4 gibi genlerin sayesinde yaprakları sürekli olarak büyümeye devam edebiliyor. Bu genetik donanım, onu sıcaklık değişimlerine ve kuraklığa karşı dayanıklı hale getirirken, çöl yaşamına kusursuz bir uyum sağlamasını da sağlıyor.
Welwitschia ayrıca, krassulasean asidik metabolizma (CAM) olarak bilinen karbon fiksasyon mekanizmasını kullanarak da hayatta kalıyor. Bu adaptasyon, bitkinin gündüz fotosentez yapmasını ve gece boyunca gaz değişimini gerçekleştirmesini mümkün kılıyor. Ancak bilim insanları, bu mekanizmayı neden beklenenden daha az kullandığını henüz kesin olarak açıklayabilmiş değil.
Yaprakların önemi
Welwitschia, büyüdüğü çevrede su kaynaklarının son derece sınırlı olması nedeniyle eşsiz yöntemler geliştirmiş. Genellikle havadaki nemi, yapraklarında biriken sis formunda topluyor. Yapraklar, nem tuzağı işlevi görerek bitkiye ihtiyaç duyduğu suyu sağlıyor. Ayrıca, bu yaprakların kazık kök sistemini desteklemesi, yer altındaki su kaynaklarına erişimini kolaylaştırıyor.

Yaprakları Guinness Dünya Rekoru’na sahip olan Welwitschia, bitkiler dünyasının en uzun ömürlü yapraklarını barındırıyor. Yapraklar hiçbir zaman dökülmüyor ve uçları çöl koşulları tarafından aşınsa bile büyümeye devam ediyor. Bu özellik, bitkinin inanılmaz boyutlara ulaşmasını sağlıyor; bazı örnekler 10 metre çapa kadar yayılabiliyor.
Ekosisteme katkıları
Welwitschia’nın devasa boyutları, çöl ekosistemine önemli faydalar da sağlıyor. Örneğin, yaprakları ve çevresindeki yapı “çöp tuzağı” olarak işlev görerek organik maddeleri topluyor. Bu organik maddeler, genellikle verimsiz olan çöl toprağını zenginleştiriyor. Ayrıca bitkinin gölgesi ve yaprakları, çöl faunası için bir barınak görevi görüyor. Gray’s lark kuşları, yılanlar, kertenkeleler, akrepler, örümcekler ve böcekler, Welwitschia’nın sağladığı korunaklı alanlarda yaşıyor. Daha büyük hayvanlar, özellikle oryx (Afrika antilopu) ve springbok (keseli ceylan), yapraklarını çiğneyerek ihtiyaç duydukları nemi elde edebiliyor.
Sonuç olarak, Welwitschia mirabilis, sıradışı biyolojisi ve çevreye olan katkılarıyla çöl ekosisteminde vazgeçilmez bir yere sahip. Hem bilim insanları hem de doğa tutkunları için eşsiz bir çalışma konusu olmaya devam eden bu bitki, geçmişten bugüne kadar uzanan hayatta kalma mücadelesiyle hayranlık uyandırıyor.