“Ben bu ülkenin dilini bilmiyorum”, “Orada insanlarla nasıl anlaşacağım?” tarzı cümleleri rafa kaldırsak ve aslında böyle bir dilin olduğunu söylesek?
Peki bu dil hangi özelliklere sahip?
Öncelikle Esperanto diline dair ilk fikirlerin nasıl oluştuğuna bakalım.
1800’lerin sonlarında Polonya’nın Białystok şehri, farklı dilleri konuşan insanlarla doluydu. Fakat her grup farklı bir dili konuştuğu için, kendi dillerini konuşmayan insanlara negatif bir tutum sergiliyorlardı.
Bu durum da Ludwik Lejzer Zamenhof’un tüm yanlış anlaşılmaların kaynağının, farklı diller olduğuna inanmasına neden oldu. Böylece 1878’de evrensel bir dil oluşturma girişimi tam anlamıyla başladı.
Aslında Ludwik’in uzmanlık alanı, dil bilim değildi fakat göz doktorluğunun yanında evrensel bir dil fikri üzerinde de çalışmaya devam ediyordu. Ortaya atacağı bu yeni dili, ulusal dillerin sağlam temellerine dayandırdı ve 1885’te her şeyi hazır hâle getirdi.
Çalışmasını Doktor Esperanto takma ismiyle yayımladığı için bu dile Esperanto adı verildi.
Öyle ki dünya çapında yaklaşık 2 milyon kişi, bu dili konuşuyor ve bu sayı da giderek artıyor. Hatta bugün hemen hemen her ülkede Esperanto toplulukları var ve bazı ülkelerde ilk, orta ve yüksek okullarda bile öğretiliyor. Yine bu dilde pek çok şiir, kitap ve film mevcut.
Öte yandan Esperanto, Avrupa dillerinden oldukça fazla etkilenmiş. Ancak garip bir şekilde Çince gibi dillerde bulunan bazı özelliklere de sahip. Yine de dil bilgisi oldukça basit. 16 kısa kuraldan oluşmuş.
Örneğin bu dil, tam olarak fonetik. Yani nasıl okunursa öyle yazılıyor. Her harf, her zaman aynı sesi veriyor. Yani farklı kelimeler arasında telaffuz farklılıkları yok.
Esperanto’nun kelimeleri değil, kökleri var.
Bu köklerden muhtelif eklerle de diğer kelimeler üretiliyor. Temel kelimeler için “-o”, “-a”, ve “-e” ekleri (isim, sıfat, zarf) kullanılıyor. Mesela; “frat-o” (kardeş), “frat-a” (kardeşe dair), “frat-e” (kardeşçe) anlamlarına geliyor.
Yani bu dilde kök kelimeleri ezberlemek yeterli. Bunu bildiğiniz takdirde bu ekler ile eski kelimelerden, kolayca yeni kelimeler oluşturmak mümkün.
Esperanto’nun 28 harfi var ve çoğu Türkçedeki gibi okunuyor. 5 şapkalı, 1 tane de ters şapkalı harfi bulunuyor. Sesli harflerin okunuşu ise Türkçe ile aynı. Yine b, d, f, g, k, l, m, n, p, r, s, t, v, z gibi sessiz harfleri de aynı. Diğer harflerin okunmasında ise küçük değişiklikler var.
Sonuç olarak Esperanto, farklı dilleri bilen insanların iletişim sıkıntısı yaşamaması için düşünülmüş bir dil. Henüz hedeflendiği kadar yayılmadı ve milyonlarca konuşuru yok ancak eğer yayılır ve en az her 2 insandan 1’inin öğrendiği bir dil hâline gelirse, işte o zaman tüm dünyada konuşulan ortak bir dil olur.