Bugün: Şubat 12, 2025
Şubat 12, 2025
7 dk. okuma

Ticaret savaşının i’Çin’den fırsat da tehdit de çıkacak

Hamide HANGÜL

Ticaret savaşında kılıçlar çekildi. ABD’nin, Çin’den ithal edilen ürünlere yüzde 10 ek gümrük vergisi kararına, Pekin hükümetinin de yüzde 10- 15 misillemeyle karşılık vermesi ticaret savaşlarında ikinci perdenin fitilini ateşledi.

Önceki gün de ABD, istisnasız tüm ülkelerden yapılan çelik ve alüminyum ithalatına gümrük vergisini yüzde 25’e yükseltirken, Avrupa Birliği de haksız gördükleri uygulamaya karşılık vereceklerini duyurdu. ABD Başkanı Donald Trump’ın, siyasi bir koz olarak kullandığı korumacılık dalgasının, AB ve diğer ülkelere de yayılmasından endişe edilirken, korumacılık dalgasının küresel ekonomiyi de aşağı çekeceği hesaplanıyor.

Yurt dışı kaynaklara göre, tarif savaşının kızışması halinde dünya ihracatı hacim olarak yüzde 3,4, dünya gayrisafi yurtiçi hasılası (GSYİH) da yüzde 0,5 oranında azalışı söz konusu. Bu savaşın ayrıca, ABD ve Çin ekonomilerinin de büyümesini yüzde 1,3 düşürebileceği belirtiliyor. Yükselen vergi duvarları karşısında Çin’in, Amerika’ya ithalatının zorlaşması halinde, Türkiye’nin ABD pazarında avantajlı duruma gelebileceğine işaret eden uzmanlar, özellikle Çin’den boşalan emek yoğun üretimin önem kazanacağına işaret etti.

Mensucat, ev eşyası gibi ürünler avantaj kazanacak

Ekonomi ve Dış Politika Araştırma Merkezi’nin (EDAM) araştırmasına göre, mensucat, iplikler, iç giyim, hazır giyim, kurutulmuş sebzeler, halılar, kurutulmuş meyveler, motorlu taşıtların aksam ve parçaları, plastikten sofra, mutfak ve ev eşyası, mobilyalar, borular, kazanlar gibi Türk sanayi ürünleri, ABD pazarında avantaj kazanabilecek.

“Bu işin bir yönü, ancak başka bir boyutu daha var” diyen uzmanlar, “Dünyanın fabrikası” olarak nitelendirilen Çin’in, yüksek korumacılıkla ABD, hatta olası bir ek gümrük vergi getirebileceği tahmin edilen AB pazarının da dışında kalması halinde başka ekonomilere yöneleceğine işaret etti. Uzmanlar, “Çin, Amerika’ya, Avrupa’ya ihracat yapamazsa, bu defa gidecek aynı ürünleri Afrika’ya, Güneydoğu Asya’ya, Latin Amerika’ya satacak ve orada bizim ihracatçımız daha şiddetli bir Çin rekabeti ile karşılaşacak” değerlendirmesinde bulundu.

Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Öğretim Görevlisi Dr. Altay Atlı: “Trump’ın dolar, Çin’in ‘güçlü pazar, teknoloji’ kozu var”

“Bu ikinci dönemde, Amerika’nın daha çok küresel ticaret sistemini şekillendirmeye yönelik girişimleri olacağını düşünüyorum. Trump’ın elindeki en güçlü koz dolar. Çin açısından döviz kurunu düşük tutup ihracatta bir avantaj kazanmak bence öncelikli değil. Esas meselesi iç tüketimi güçlendirmek.

Bunun için vatandaşın cebi güçlü olacak. İhracata tabii olumlu etkisi olabilir ancak içeride tüketimi arttırmaya çok bir faydası yok. Çin’in elinde güçlü kartları var, kur bunlardan biri değil. Ne var? Teknoloji var. Ne var? Nadir metaller var. Büyük pazarı var. O nedenle şu anda oraya doğru gittiğimiz düşünmüyorum. Çin özelinde sağlayacağı çok bir fayda yok. Trump ise mevcut küresel sistemin yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyor. İlk döneminde ve sonrasında Çin’le ticareti azaldı, ancak Meksika’yla, Vietnam’la arttı.

Çünkü, Çin malları bu ülkeler üzerinden gittiler. Trump’ın istediği bu sistemi değiştirmek, sadece Çin’e karşı önlem alma değil. Türkiye bunun içerisinde nerede olmalı? Bunu düşünmeliyiz. Kapasitemizi geliştirmeliyiz. Çünkü oraya, dolara, Çin’e bağlı olduğunuzda kırılgan oluyorsunuz. Dış etkiler çok maruz kalıyorsunuz. Bu dönem kendi gücümüzü, kapasitemizi düşünmemiz gereken bir dönem.”

Türkiye Makine Federasyonu (MAKFED) Başkanı Adnan Dalgakıran: “Gümrük savaşları büyüyebilir”

“Ticaret savaşları ilginç hale geliyor. Gümrük savaşlarının daha da kızışacağını düşünüyorum. Ticari kutuplaşma büyüyebilir. Burada zorlanacak olan Avrupa ve bizim gibi ülkeler. AB açısından elindeki güçlü sanayisi şimdi Uzak Doğu sanayisinin tehdidi altında. Bir süre sonra aynı gümrükleri orada da görmeye başlayabiliriz.

Türkiye burada ne olacak? Bizim ne kadar vazgeçilmez mallarımız var, bunlar önemli olacak veya o ülkelerle kurduğumuz ilişkiler belirleyici olacak. Biz sihirli bir değnek, hop değişim arıyoruz. Bu öyle bir şey değil. Bu iş nitelikli insan kaynağı, eğitim, doğru stratejiler uygulayıp uygulamamakla ilgili. Eğitime yatırım yapmalı, nitelikli, fikir üreten bir sınıf oluşturmalıyız. Bugün Çin, dünyanın her yerinde karşımıza çıkıyor. Kur savaşı da her zaman var zaten. TL değerli kılıyorsun ama dolar enflasyonun yüksek.

İlk etapta kurun yukarı gitmesi lazım. Yeni bir sanayi stratejisi oluşturulması lazım. Bu stratejide niş teknolojik ürünler, katma değerli ürünler ve verimliliği destekleyecek bir teşvik mekanizması olmalı. Herkes tek bir hap arıyor, öyle bir şey yok. Rakiplerle aynı şartlarda finansal imkanlar olmalı. Yani benim Çinli rakibim %3’le 10 yıl vadeli kredi alıyorsa, benim de almam lazım. Bu Türkiye’yi ilk etapta rahatlatır, rekabetçiliği sürdürür.”

EDAM Direktörü Sinan Ülgen: “AB ve Çin misilleme yapacaktır”

“Trump, ekonomik tehdidi kullanarak, üçüncü ülkelerden gümrük vergisiyle bir takım siyasi kazanımlar elde etmek istiyor. O nedenle bunun kalıcı olduğunu düşünmek lazım. Gerek Avrupa Birliği, gerek Çin, Amerika’ya misilleme yapacaktır. Ticaret savaşında Çin, Amerika’ya ihracat yapamadığı ürünlerini başka pazarlara sevk etmek zorunda kalacak. O zaman o pazarlar kendilerini Çin’e karşı korumak zorunda kalacaklar ve onlar bu defa Çin›e karşı gümrük tarifelerini yükseltecekler.

Böyle bir domino etkisi olacak bu işin. Birçok ülke yüksek gümrük tarifelerine geçerse o zaman uluslararası ticaret zaten zayıflayacak ve Türkiye gibi ihracatçı ülkeler, daha az ihracat yapabilir hale gelecekler. Bu işin olumsuz tarafı. İşin olumlu tarafı ise Türkiye’nin, Çin ürünlerinin en azından bir kısmını ikame etmesi söz konusu olabilir.

Bu da Türkiye’nin ihraç ürünlerine ilave bir pazar payı açar. Mesela mensucat, mobilya gibi emek yoğun üretimde. Türkiye’nin rekabet edebildiği ürünler bunlar Çin’le. Ancak işin diğer boyutu da var. Çin Amerika›ya, Avrupa’ya ihracat yapamazsa, gidecek aynı ürünleri Afrika’ya satacak, Güneydoğu Asya’ya satacak, Latin Amerika’ya satacak ve orada bizim ihracatçımız daha şiddetli bir Çin rekabeti ile karşılaşacak.

Yapılan uluslararası çalışmalara atıfla, gerçek anlamda AB, ABD ve Çin arasında gerçek bir ticaret savaşı olursa Türkiye’de milli gelir büyümesinin yüzde 1,5 azalacağı öngörülüyor ki zaten 2-2,5 oranında büyüyeceğiz herhalde 2025’te. Böyle bir şok olabilir. Türkiye’nin, kendine Avrupa’da ilave yol açabilmesi için Çin’e alternatif bir ticari ortak olacağını gösterecek bir politika yürütmesi lazım. Gümrük Birliği burada büyük avantaj.

Bu dönemi, en zararsız atlatabilmemiz için kurulacak siyasi ekonomik ortaklık AB ile olmalı. Ticaret savaşlarının yönlendirdiği zor ekonomik koşullarda o pazarı muhafaza edip, bir de üstüne Çin›den boşalan alanları doldurabilecek bir yerde kendimizi konumlandırmalıyız. Küresel ticarette en büyük tehlike artan korumacılık. Fiyatlar aşağı çekilebilir, ancak bu kur üzerinden olmaz.

TRİSAD Başkanı Mustafa Balkuv: “Türkiye pahalı kaldı, üretim gücünü kaybediyor”

“Trump, bazı ülkeleri askıya aldı. Gücünü şiddetli bir biçimde Amerika’nın çıkarları doğrultusunda kullanıyor. Ancak biz zaten ABD’de yüksek gümrük tarifesinde olan bir ülkeyiz. 120 milyar dolar alım gücü olan bir ülkeye hazır giyimde 2024’te 1 milyar 850 milyon dolarlık ihracat yapabildik.

Bizim ihracatımızı arttırmak için böyle başkasının kararlarıyla, doğa olaylarıyla, ihraç pazarlarından pay beklemekten ziyade, bizim bir üretim programımızın olması lazım. İstikrarlı, önümüzü görecek, yatırım yapacak. Bugün yüzde 40 pahalı kalıyoruz. İtalya’dan bile daha pahalı bir ülke konumuna geldik. Biz ‘ille de kur artsın da biz pay alalım’ demiyoruz ancak enflasyon yakın bir kur artışı olması lazım ki gücü kaybolmasın. Türkiye üretim gücünü kaybediyor.”

Kur savaşı olmasa da fiyatlama bozulur

Korumacılık duvarlarının yeniden dünya sahnesine çıktığı bu dönemde ülkelerin, ihraç pazarlarında rekabet gücü için kur savaşına girmesinin söz konusu olmayacağına işaret eden uzmanlar, ancak fiyat dengesinin bozulabileceğinin altını çizdi. Türkiye’nin enflasyon ve yükselen maliyetler karşısında şu anda yüzde 40 pahalı kaldığına işaret eden uzmanlar, bu durumun rekabeti zorlaştırdığını vurguladı.

Ticaret savaşıyla yükselen korumacılık dalgası ve fiyat rekabetinin ihracattan gelecek büyümeyi de aşağı çekebileceğine işaret eden uzmanlar, “Dış etkilere, dolara, Çin’e bağlı olduğunuzda kırılgan oluyorsunuz. Bu dönem kendi gücümüzü, kapasitemizi düşünmeliyiz. Bu dönemde Türkiye’nin aslında, Çin›e alternatif bir ticari ortak olacağını gösterecek bir politika yürütmesi lazım. Ticari farklılıklarımızı öne çıkarmalıyız. Rakip ülkelerle aynı şartlarda finansman da rekabet gücünü rahatlatır” önerisinde bulundu.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki

Global ticaret savaşları periyodu derinleşiyor

Sonraki

Özdemir: Mersin, bakliyatta kritik bir lojistik ve ticaret merkezi

Son gönderi Blog

Don't Miss

“Pestisit sorunu ihracatçılar üzerinden çözülemez”

Ege Yaş Meyve ve Sebze İhracatçıları Birliği pestisit sorununa değinerek

Artış devam ediyor: Aralık ayı Ciro Endeksi açıklandı

Türkiye İstatistik Kurumu'nun açıkladığı verilere göre sanayi, inşaat, ticaret ve