Uçan arabalar, sürücüsüz arabalar… Bir dönem bunların hepsi sadece hayalden ibaretti. Eh, uçan arabalara erişemesek de sürücüsüz arabalar var.
Üstelik çok yeni olduğunu varsayıyoruz ancak durum tam olarak öyle değil. 1971 yılında, Birleşik Krallık’ta sürücüsüz bir araba tanıtılmıştı. Çalışma prensibine ve sonradan ne olduğuna bir göz atalım.
BBC’de yayımlanan haberde, dört kapılı kırmızı Cortina görebiliyorduk.
Otomobili 2.13’ten itibaren görebilirsiniz.
Direksiyonun başında oturan adam gazetesini okurken araba kendi kendine gidiyor. Gaz pedalında ayağı bile yok… O dönemin teknoloji kısıtlılığı sebebiyle günümüzdeki sürücüsüz otomobillere pek benzemiyordu tabii.
Peki nasıl çalışıyordu bu araba?
Aracın kontrolü, yolun altına döşenen kablolar ve elektrik sinyalleriyle sağlanıyordu. Arabanın önünde iki bobin vardı ve bu bobinler, yere gömülmüş, manyetik bir alan yaratan kablodan gelen manyetik alanı algılıyordu.
Arabanın kabloya göre konumu algılanıyor ve arabayı rotada tutmak için direksiyon kolonundan bilgi gönderiyordu.
Direksiyon, fren yapma, vites değiştirme gibi işlemler; aracın içinde bulunan elektronik sistemlerle yönetiliyordu.
Hız kontrolü ise motorun devrini düzenleyen bir elektronik cihazla sağlanıyordu.
Birleşik Krallık’taki Berkshire Ulaştırma ve Yol Araştırma Laboratuvarı Proje Direktörü H.A. Patience: “Hız, motorun frekansını kontrol ederek düzenleniyor. Hızınızı ayarlayabileceğiniz çok basit bir elektronik cihazımız var. Daha sonra devir sayısını kontrol ediyor ve tekrar küçük bir döngüye geri dönüyor. Devirleri bu seviyede tutuyor.”
Finsansal kısıtlamalar sebebiyle teknoloji geliştirilemedi.
Bu sürücüsüz otomobil deneyimleri; Standart Vanguard, Austin Mini, Citroen DS19 gibi başka otomobillerde de gerçekleştirildi.
Ancak 1970’lerin ortalarında İngiltere’de kamu tarafından finanse edilen diğer sektörlerle aynı finansal problemlerle karşı karşıya kaldı ve geliştirilmeye devam edilemedi.
Otomobil tutkunlarını şöyle alalım: