Türkiye’nin geçmişte yüksek faiz–düşük kur, ardından düşük faiz–yüksek kur dönemlerinden geçtiğini hatırlatan Eğilmez, günümüzde ise yeniden yüksek faiz–yüksek kur ya da yüksek faiz–düşük kur senaryolarının gündemde olduğunu ifade etti. Bu farklı politikaların temelinde yatan sorunun değişmediğine dikkat çekti.
Kurun ulusal paranın dış, faizin ise iç değerini yansıttığını belirten Eğilmez, bu değerleri asıl belirleyen unsurun ülkenin karşı karşıya olduğu ya da kendi ürettiği riskler olduğunu vurguladı. Risklerin yüksek olduğu bir ekonomide, hem iç hem dış değer kaybının kaçınılmaz hale geldiğini söyledi.
Eğilmez ayrıca enflasyon verilerindeki farklılıklara da dikkat çekti. TÜİK ile ENAG arasında ortaya çıkan oran farklarının, faiz ve kur politikalarının yönünü doğrudan etkilediğini belirten Eğilmez, bu nedenle ekonomik kararların sağlıklı veriler üzerinden alınmasının önem taşıdığını kaydetti.
Sorunun yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda yönetimsel bir yaklaşım olduğunu belirten Eğilmez, verilerin gerçeğe uygun açıklanmadığı sürece kalıcı bir çözümün mümkün olmayacağını ifade etti.