Hamide HANGÜL
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Dr. Fatih Karahan, 2025 yılsonu enflasyon tahminini yüzde 24, tahmin aralığını da yüzde 19-29 seviyesinde koruduklarını açıkladı. Yılın ikinci enflasyon raporu sunumunu düzenlenen basın toplantısıyla açıklayan TCMB Başkanı Karahan, “2026 yılsonu için yüzde 12 olan enflasyon tahminimizi de koruduk.
Enflasyonun 2027 yılında yüzde 8’e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını hedefliyoruz” dedi. Fatih Karahan, 2025 tahmin aralığının mekanik olarak daralması gerektiğini ancak, son dönem artan belirsizlikler nedeniyle, tahmin aralığını yüzde 19 ile 29 olarak koruduklarını belirterek, tahmin aralığının 2026 yıl sonu için ise yüzde 6 ve 18’e karşılık geldiğine işaret etti.
‘Sıkılaşma için her zaman hazırız’
“Politika faizini, öngördüğümüz dezenflasyon sürecinin gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirliyoruz” ifadelerini kullanan Başkan Karahan, “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörmemiz durumunda, para politikası duruşumuzu sıkılaştırmak için her zaman hazırız” mesajı verdi. Piyasaların etkin işleyişinin sürmesi amacıyla, tüm para politikası araçlarını proaktif bir yaklaşımla ve kararlılıkla kullanmaya devam edeceklerini vurguladı.
Donan ürünlerin sepetteki payı yüzde 1,5
Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Karahan, son dönemde enflasyon patikasını etkileyen birkaç önemli gelişme olduğunu, özellikle yukarı yönlü faktörlerde martta kurda yaşanan beklentinin üzerindeki artışın öne çıktığını belirtti. Karahan, “Burada belirleyici olacak olan geçişkenliğin ne kadar olduğu. İlk dönemde yaptığımız çalışmalarda biraz daha teorik kapsamlı baktığımızda yüzde 35-40 aralığında olacağını, yani geçmişe göre biraz daha düşük, 2023 yaz aylarına göre daha düşük olacağını değerlendirmiştik. Veriler bunu destekler nitelikte. Yukarı yönlü etkileyen diğer bir gelişme zirai don hadisesi. Etkilenen ürünlerin TÜFE’deki oranı yüzde 1,5 civarında. Rekoltenin ne kadar etkileneceğine bağlı önümüzdeki dönemde bir miktar yukarı yönlü risk söz konusu” dedi.
“Attığımız adımlarla görünüm bozulmadı”
Enflasyonun ana eğilimi konusunda, “Şu anda geçici etkiler de söz konusu. Ana eğilimin nereye gideceğini tam olarak görmek çok kolay değil. Talep koşullarının dezenflasyon sürecine katkı vermeye devam etmesini istiyoruz. Kararlarımızda önemli olan bir diğer unsur, enflasyon üzerindeki riskler. Evet şu anda attığımız adımlar sayesinde enflasyon görünümü bozulmadı fakat risk dengesine baktığımızda risklerin daha belirgin bir şekilde yukarı yönlü olduğunu görüyoruz” mesajı verdi. “Risklerin dengeli olması da önümüzdeki dönemde kararlarımızda etkili olacak” diyen Karahan, “Burada tabii öne çıkan bir diğer unsur da yurt içi yerleşiklerin portföy tercihleri olacak. Ama her zaman olduğu gibi bundan sonra da politika faizini, enflasyon patikasının, dezenflasyon patikasının gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirleyeceğiz” ifadelerini kullandı.
“Oynaklığı düşürücü hamlelere devam edeceğiz”
Döviz kurunda 19 Mart’ta yaşanan yükselişin nedeninin ve etkilerinin sorulması üzerine Karahan, 19 Mart günü yurt dışı bankaların Türk bankalarıyla yapabilecekleri işlemleri belirlediği limitlerin çok hızlı bir şekilde dolduğunu ve bunun neticesinde de döviz kurunda kısa süreli bir yükseliş yaşandığını anımsattı. O gün döviz işlem hacminin tarihsel ortalamanın çok üstünde olduğuna dikkati çeken Karahan, “10-15 sene içinde gerçekleşen en yüksek işlem hacminin birkaç katı miktardaydı. Biz hızlı bir şekilde adım attık. Aşırı oynaklık gözlenen piyasa koşullarında biz oynaklığı düşürücü hamlelere devam edeceğiz, bu, dezenflasyon süreci açısından önem taşıyor” dedi.
Riskler dengelenince haftalık repoya dönecek
Bundan sonraki likidite adımlarına ilişkin görüşleri sorulan Karahan, “Şu anda baktığımızda enflasyon üzerindeki risklerin biraz daha bariz bir şekilde yukarı yönlü olduğunu görüyoruz. Bu risklerin biraz daha dengeli olduğunu değerlendirdiğimizde burada bir hafta vadeli repo oranına fonlama maliyetini çekmeyi düşünüyoruz. Likidite fazlası olduğu durumda da bunu yapabiliriz” diye konuştu. Son dönemde yaptıkları sıkılaşmanın indirim döngüsündeyken geldiği için önceki faiz artışlarına göre etkisinin biraz daha fazla olabileceğini belirten Karahan, bunun sonucunda daha önceki projeksiyonlara göre büyümenin yavaşlamasının muhtemel olduğunu ve bu yavaşlamanın enflasyondaki düşüşü destekleyeceğini söyledi.
“Hiç düzelmese de yüzde 30’a gidecek gibi”
Enflasyonun görünümünde bir bozulma olduğunu düşünmediklerini söyleyen Karahan, “Şu anda zaten baktığımızda ana eğilim göstergeli yüzde 30’luk bir enflasyonu ima ediyor. Bu şu demek; beklentiler hiç düzelmese, bundan sonra talep koşulları bozulmasa şu anki haliyle zaten enflasyon yüzde 30 civarında gidecek gibi. Dolayısıyla şu anda ana eğilim göstergelerini ima ettiği seviyenin kırılacağını ve enflasyonun aşağı seviyelere bizim tahminimizle tutarlı seviyelere geleceğini düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Aylık bazda verilerde çok oynaklık olduğunu dile getiren Karahan, “Bu oynaklık olduğu durumda da ana eğilimdeki iyileşme şu anki seviyeden çok lineer ve kusursuz bir şekilde o seviyeye inecek değil ama yılsonunda mevsimsellikten arındırılmış bazda baktığımızda yüzde 1’in biraz üstüne oturan bir aylık enflasyon patikası öngörüyoruz” ifadelerini kullandı. Karahan ayrıca, “Sene sonunda da enflasyonun bandımızın içinde kalacağı konusunda son derece eminim” dedi.
“Sıkılığı değerlendirirken tek göstergeye bakılmaz”
DÜNYA Gazetesi Genel Haber Koordinatörü Recep Erçin, Enflasyon Raporu toplantısında TCMB Başkanı Karahan’a, “Vatandaş pahalılıktan, reel sektör faizden şikayet ediyor. İş dünyası; güncel enflasyon yüzde 38, yılsonu enflasyon tahmini yüzde 24 iken yüzde 60’la kredi kullanıyoruz, diyor. Bu fazla değil mi?” sorusunu yöneltti. “Tabii ki reel sektör
koşullardan dönem dönem şikayet ediyor, kur gelişmelerinden de şikayet ettiği oluyor ama bunlar dezenflasyon sürecinin devam etmesi ve sağlıklı ilerlemesi açısından oldukça önemli.
Sıkılığı değerlendirirken tek bir göstergeye bakmak doğru olmaz” diyen Başkan Karahan, “Geçmiş enflasyon oldukça yüksek olduğu için geçmiş enflasyona göre hesaplamak sağlıklı olmayabiliyor. Beklenen reel faize göre de sektörlerin beklentileri çok farklı. Hangisine göre sıkılığı hesaplayacağız. Son birkaç aylık enflasyonun yıllıklandırılmışı üzerinden değerlendirme yapılabilir. Biz hepsini değerlendiriyoruz. Bir faizin yeteri kadar sıkı olup olmadığını gösteren tek gösterge fiyat gelişmeleridir.
Fiyat gelişmeleri yeteri kadar hızlı, bizim tahminimizle, patikamızla uyumlu oluyor mu, olmuyor mu? Sıkılığın yeterli olup olmadığını belirleyen temel gelişme budur. Biz de kararlarımızı sıkılığı belirlerken, tabii ki belli hesaplar çerçevesinde yapıyoruz ama sonunda yeterli olup olmadığını değerlendirirken fiyat gelişmelerine ve bunun altında yatan makroekonomik görünüme dikkat ediyoruz” mesajları verdi.
“Ücrette karar verici değiliz”
Asgari ücret konusunda karar ya da tavsiye verici olmadıklarını vurgulayan Karahan, şunları söyledi: “Ücretler konusunda varsayımlar da özellikle yetkili mercilerin açıklaması çerçevesinde oluşuyor. Ama ücret konusunda genel olarak hep söylediğimiz şu; yüksek enflasyon ücretlerin reel olarak erimesine neden oluyor, dolayısıyla bize düşen burada temel şey enflasyonu kalıcı olarak düşürmek, fiyat istikrarını sağlamak.” Karahan, maaş artışlarının enflasyon üzerinde tek belirleyici olmadığını aktardı.
Akçay: Selektif kredide genişleme opsiyonu var
Toplantıda söz alan TCMB Başkan Yardımcısı Cevdet Akçay, “Sıkılaşmanın ne kadar olduğunu ölçmeniz çok kolay bir şey değil, iki opsiyonumuz olabilir” mesajı verdi. Akçay, “Bir tanesi faizleri aşağı indirirken limitlerle pek fazla oynamamak, ikincisi ise faizleri yukarıda tutarken limitleri biraz gevşetmek. Sürekli bir krediye erişim şikayeti olduğu için belki erişimi biraz daha selektif dediğimiz seçici krediler tarafında genişleterek faizi biraz daha yukarıda tutmak ve dezenflasyonun iyice oturduğundan emin olmak yolunu seçebiliriz. Böyle opsiyonlarımız var” ifadelerini kullandı.
“Kesinlikle bir rezerv hedeflememiz yok”
Başkan Karahan, rezervler konusunda, “Kesinlikle bir rezerv hedeflememiz yok. Dolayısıyla herhangi bir rezerv seviyesini faiz indirimine bağlamak doğru değil” dedi. Karahan, 19 Mart’ta 1,5 trilyon liralık likiditeyi kısa vadeli çekmelerinin hata olup olmadığına ilişkin soruya karşılık, “O dönemde daha çok depo ihalelerini belli vadede kullanıyorduk. Para piyasasında kotasyonları ve sonra da likidite senedini şartlar değiştikten sonra yapmaya başladık. Likidite senetleri işlevini gördü. O dönem 280 milyar liraya ulaşan bir bakiye oldu. Daha sonra da bunu şu anda sıfırladık” dedi. Karahan, gelecek dönemde likidite senedinin de araçların içinde olduğunu, likidite fazlası olduğunda depo ihalelerini de kullanmayı düşündüklerini anlattı. Başkan Yardımcısı Hatice Karahan da koşullar elverdikçe rezerv biriktireceklerini söyledi.