Özlem SARSIN
İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, yılın son meclis toplantısında, çalışanların yüzde 43’ünün asgari ücret aldığı ülkemizde, 2025 artışının yüzde 30 olarak belirlenmesinin, doğrudan etkilerinin yanı sıra, dolaylı etkiler açısından da önemli olduğunu ifade etti.
Asgari ücret artışının ardından diğer fiyatlandırma ve ücretlendirme kararlarının nasıl alınacağının kritik önem taşıdığının altını çizen Özgener, “ 2025 yılı asgari ücretinin doğrudan ve dolaylı etkilerinin yanı sıra, beklentiler üzerindeki etkisi de olacak. Bütün bu gelişmeler, enflasyonun 2025’te yüzde 30’un altına gerilemesini ve faizlerin düşüş hızını belirleyecek. Mevcut durumda piyasa beklentileri, 2025 yılında enflasyondaki düşüş kadar bir faiz indirimi olacağının ve Türk Lirası’nın reel olarak daha fazla değerlenmeyeceğinin tahmin edildiğini gösteriyor. Enflasyonun, Merkez Bankası tahmin aralığında gerçekleşeceği bir senaryoda da, büyüme tahminleri yüzde 3 civarında oluşuyor. Enflasyonun düşmesinin beklendiği bir senede, potansiyel büyümenin üstünde bir büyüme beklemek çok gerçekçi değil” dedi.
Dış ticaret ve istihdama katkı…
29 Kasım’da açıklanan Türkiye ekonomisi 3.çeyrek büyüme rakamlarının, tüketim öncülüğünde bir büyümeye işaret ettiğini ancak, asıl ihtiyacın dış ticaret ve istihdama katkı sağlayacak şekilde imalat sanayii kalemlerindeki reel büyümenin olduğunu ifade eden Özgener, “ Ekonomik performansımızın ve dolayısıyla ülkemizin büyümesi için verimlilik artışı çok önemli. Enflasyonu düşürmeyi birinci öncelik olarak gördüğümüz mevcut durumda, ekonomik performansımızın ve dolayısıyla ülkemiz büyümesinin artması için verimlilik kavramını da çok önemsiyoruz. OECD de, iş gücü reformuyla büyüme oranının artabileceğine, kayıtlı iş gücü artırımı ve esneklik ile büyümenin yukarıya çekilebileceğine dikkat çekiyor” dedi.
“Dezenflasyon süreci yeterince etkili değil”
Enflasyonu düşürme konusunda diğer ülkeler kadar hızlı sonuç alınamadığını da belirten Özgener, “Ekonomik programın da etkisiyle makroekonomik dengelerin bozulduğu 2022-2023 döneminden 2024’e geldiğimizde birçok ekonomik kazanım elde ettiğimizi değerlendiriyoruz. Merkez Bankası rezervlerinin artması, Kur Korumalı Mevduat’ın azalması, Türk Lirası varlıklara olan ilginin artması ve cari açığın iyi bir seviyeye gelmesi, ekonomik anlamda umut verici gelişmeler. Öte yandan, enflasyonun azalmaya başladığını ama dezenflasyon sürecinin yeterince etkili olmadığını görüyoruz. 2025’in ana konusu yine enflasyonla mücadelenin devamı ve enflasyonla mücadeleyi belirli bir seviyeye getirmek. Buna bağlı olarak da faizlerin ne zaman ve ne hızla düşeceğini de tartışacağız. Enflasyonla mücadelemiz devam ediyor ve trend olarak bazı alt kalemlerde olumlu gelişmeler olduğunu görüyoruz; ancak aylık veriler hala istenilen seviyelerden yüksek. Enflasyon rakamları arasında yüzde 2,5’un altında hiçbir değer olmaması, enflasyonun kalıcı olarak düşmesiyle ilgili umutlarımızın 2025 yılına kalmasına neden oldu. Dezenflasyon sürecinde, Merkez Bankası politika faiz oranı ve para politikası kararları ile birlikte maliye politikalarının eş güdüm içerisinde belirlenmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi.