Bugün: Mayıs 30, 2025
Mayıs 29, 2025
6 dk. okuma

İZTO Başkanı Mahmut Özgener: ‘Enflasyon ne kadar süratli düşerse özel dalın faiz kaynaklı yükü o kadar sonlu kalacak’

Özlem Sarsın-İZMİR

İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, ekonomiyi doğrudan ya da dolaylı biçimde etkileyen küresel dinamikler ve ulusal karar süreçlerinin, titizlikle ele alınması gereken bir dönemin yaşandığını söyledi.

Özgener, iş dünyasının kârlılık başta olmak üzere temel ekonomik göstergeleri kontrol etmekte ve işlerini düzen içerisinde sürdürmekte sıkıntı yaşadığını da vurguladı.

“İstikrarlı politikaların benimsenmesi geleceği de şekillendirecek”

Mayıs ayı meclis toplantısında konuşan Özgener, küresel düzeyde uygulanan ani ve öngörülemeyen ticaret politikalarının, sadece ekonomik verilerde değil, beklentilerde de ciddi dalgalanmalara yol açtığına dikkat çekerek, belirsizliğin, ekonominin en görünmez ama en maliyetli kalemlerinden biri olduğunu ifade etti.

Bu nedenle, önümüzdeki dönemde öngörülebilirlik ilkesini temel alan, sürdürülebilir ve istikrarlı politikaların benimsenmesinin sadece bugünü değil, geleceği de sağlıklı biçimde şekillendirebilmek adına kritik önem taşıyacağını söyleyen Özgener, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mevcut koşullarda istikrarın belirleyici olduğunu, bununla birlikte Merkez Bankası’nın son enflasyon raporunda belirttiği gibi Türk lirası varlıklarında istenilen seviyeye ulaşılmadığı sürece, özel sektörün düşmesini istediği faiz ve enflasyon oranlarının tam ters yönde yukarı çıkma riskini de göz ardı edemeyiz. Bu nedenle, piyasalarda öngörülebilirliğin sağlanmasının, para politikasının etkinliği açısından kritik önemde olduğuna inanıyoruz.”

“Firmalarımızın kırılganlığı başka bir seviyeye taşındı”

Öncelikli hedefin enflasyonun hızlı düşmesinin olduğunu belirten Özgener, enflasyon ne kadar hızlı düşerse, özel sektör üzerindeki faiz kaynaklı maliyet yükünün o kadar sınırlı kalacağını kaydetti. Özgener bu konuda şunları söyledi:

“Bugün, geldiğimiz süreçte yaşanan faiz artışlarına ek olarak diğer maliyet baskılarıyla birlikte, firmalarımızın kırılganlığının programın başladığı döneme göre farklı bir seviyeye taşındığını görüyoruz. Bu nedenle, Merkez Bankası’nın enflasyon, büyüme ve finansal istikrar arasında kurduğu hassas dengeyi korurken; para politikasına, maliye politikası ve yapısal reformlar tarafından sağlanacak desteğin, her zamankinden daha önemli olduğu kanaatindeyiz.

Faizler bir süre daha tahminlerimizin üzerinde seyredecekse, en azından bu dönemin karşılığında enflasyon hedeflerinden sapma olmayacağına dair güçlü bir inancın oluşturulması gerektiğine inanıyoruz. Öte yandan, ekonomik büyümeyi belli bir seviyede korumak için bu yönde atılacak adımların enflasyon beklentilerini bozmayacak şekilde planlanması gerektiğini düşünüyoruz. Maliye politikalarını yürüten kurumların dezenflasyon sürecine, özellikle bütçe disiplini ve harcama kalitesi açısından, daha güçlü ve hızlı katkı sunmalarını bekliyoruz.”

“2025 yılında kayıplar artacak”

2024 yılı ISO Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu ile EBSO İzmir’in İlk 100 Sanayi Kuruluşu çalışmalarına da değinen Özgener, “Araştırmalara göre; büyük firmaların, reel büyüme ve karlılık oranlarında düşüş yaşarken, finansman yüklerinin arttığını görüyoruz.

Büyük firmaların yanı sıra, KOBİ’lerimizde de durum farklı değil; 2024 yılı karlılık rakamları onlarda da çok düşük. Burada altını çizmemiz gereken husus; bu değerlendirmelerin 2024 yılına ait olması ve 2025 için öngörülen rakamlarda kayıpların daha da artacağının tahmin edilmesi.”

“Bireyler enflasyonun düşeceğine ikna olmuyor”

Mayıs ayı sektörel ve hanehalkı beklenti anketlerine bakıldığında hem enflasyona hem de ekonomik aktivitenin seviyesine dair bozulma gözlemlediklerini de dile getiren Özgener, şu açıklamalarda bulundu:

“Buna göre; hane halkının 12 ay sonrası için enflasyon beklentisi, yüzde 59,3’ten yüzde 59,9’a yükseldi. Reel sektör için bu oran yüzde 41,7’den yüzde 41’e, piyasa katılımcıları için ise yüzde 25,6’dan yüzde 25,1’e geriledi.

Hane halkı beklentisindeki bu küçük artış, tek başına endişe verici görünmese de; beklentiler arasındaki farkın kapanmıyor olması ve Nisan’daki faiz artışına rağmen bireylerin enflasyonun düşeceğine dair ikna olmamalarını, üzerinde dikkatle durulması gereken bir husus olarak değerlendiriyoruz. Öte yandan iç ve dış piyasalardaki ciro ve sipariş miktarlarında gözlemlenen hareketler, üretim maliyetlerindeki artışları karşılamakta yetersiz kalıyor, bu zorlukları göz ardı etmeden, Orta Vadeli Programın uygulanmasına bağlı kalınması büyük önem taşıyor.”

“Bankalar kredi limitlerini enflasyon oranında ayarlamalı”

Finansmana erişimin hâlen en büyük darboğazlardan biri olduğunu net olarak görebildiklerini de dile getiren Özgener, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İş dünyası yeni yatırımların finansmanı bir yana, işletme sermayesi sıkıntısına çare olacak kaynağı bile bulmakta zorlanıyor. Uygun koşullarda kredi bulmak bir yana; kredi maliyetlerinin yüksekliğini göze alan firmalar bile, acil ihtiyaç duydukları finansal kaynaklara erişemiyorlar. Bankacılık sisteminde yaşanan kredi sıkılaşması ve buna bağlı olarak iş dünyamızın finansmana ulaşmasının ciddi biçimde zorlaşması, üretimi ve istihdamı olumsuz etkiliyor.

Başta KOBİ’ler olmak üzere ihracata dönük çalışan sektörlere öncelik verilerek, sanayi ve ticaret kesiminin krediye erişimi kolaylaştırılmalı. İhracata yönelik üretimin artması, enflasyonla mücadele ve kur ile faiz dengesine de olumlu yönde katkı sağlayacaktır. İstihdamı korumada çok zorlanan işletmeler açısından da dış pazarlara dönük üretim potansiyelinin artması olumlu etki yaratacaktır. Selektif bir kredi gevşemesinin hayata geçeceğini görüyor, ilgili adımların kamuoyuna net biçimde anlatılması ve kilit sektörlere yönlendirilecek kaynakların neden öncelikli olduğunun açıklanması gerektiği kanaatindeyiz.

Bu kapsamda, açıklanan yeni KGF Kredi Paketini önemsiyoruz. Ancak, KOBİ’lerin krediye erişimini etkin ve sürdürülebilir hale getirmek için kredi paketlerinin içeriklerinin KOBİ’lerin ihtiyaçlarına göre tasarlanması gerektiği fikrindeyiz. Tüm bu nedenlerden dolayı, istihdamın korunması ve ticari sürekliliğin sağlanması için kamu desteklerinin artırılması ve ihtiyaçlara göre yeniden yapılandırılması ile operasyonel verimliliğinin ve akışkanlığının sağlanması için bankaların kredi limitlerini de enflasyon oranında ayarlamaları gerektiğine inanıyoruz.”

“Vizede belirsizlikler giderilmeli”

Özgener, Avrupa Birliği’nin, Türkiye ile yoğun ticari ilişkiler yürüttüğü halde, iş dünyasının Avrupa’ya erişimini kolaylaştırması beklenen vize süreçlerinin daha da zorlaştığına da şöyle dikkat çekti:

“Türk vatandaşlarının, özellikle de iş insanlarımızın Schengen ülkeleri başta olmak üzere seyahatlerinde karşılaştığı zorluklar her geçen gün daha da artıyor. Vize başvurularında yaşanan uzun bekleme süreleri, verilen vizelerin çoğunlukla kısa süreli ve tek girişli olması, hatta bazı ülkelerde transit geçişlerde dahi sıkı kontroller uygulanmaya başlaması, üyelerimizin uluslararası hareketliliğini ciddi biçimde kısıtlar hale geldi.

Bu kısıtların başında gelen fuarlara, toplantılara ve ticari temaslara zamanında katılamamak, hem firma bazında hem de ülke genelinde önemli ticari kayıplara yol açıyor. Avrupa Birliği ile milyarlarca euroluk ticaret hacmine sahip olan firmalarımız, bu uygulamalar nedeniyle maalesef dezavantajlı bir konuma düşüyor. Vize süreçlerinde belirsizliklerin giderilerek, vize bekleme sürelerinin kısaltılması ve sağlıklı bir randevu sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum”

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki

Yeni para ünitesi geliyor… ECOWAS, “eko” için çalışmalarını hızlandırdı

Sonraki

Bakan Yerlikaya açıkladı! Gönüllü dönüş yapan Suriyeliler 1 milyonu aştı

Son gönderi Blog

Don't Miss

KKTC Başbakanı Ünal Üstel: ‘Yatırımlarınızı KKTC’de değerlendirin’

BALKANTÜRKSİAD 33. Sinerji Toplantısı’na katılan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)

Memleketler arası Ticaret Odası global ağdan “öngörülemezlik” iletisi alıyor

Uluslararası Ticaret Odası (ICC) Ticaret Departmanı Başkanı Valerie Picard, "Küresel