Bugün: Haziran 17, 2025
Haziran 17, 2025
6 dk. okuma

İSO’dan “Hayvancılık Kesimine Bakış” raporu

Türkiye için kritik öneme sahip hayvancılık konusunda alınacak stratejik kararlara katkı sunmak amacıyla hazırlanan rapor, yaklaşık 30 ilde saha analizleri, yetiştirici ve besici görüşmeleri, sektör temsilcileri ile istişareler ve dünya hayvancılık sektörü dinamiklerinin taranması sonucu oluşturuldu.

Raporun tanıtımı amacıyla Odakule’de düzenlenen toplantıda konuşan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’nin küresel eğilimi doğru okuyarak tarım ve hayvancılığı savunma sanayisi gibi kritik bir öncelik olarak görmesinin elzem olduğunu vurguladı.

Artık kaynaklarını koruyamayan ve dışa bağımlı yapıdan çıkamayan ülkelerin geleceğinin tehdit altında olacağını dile getiren Bahçıvan, “Sürdürülebilir gelecek ve devletlerin stratejik bağımsızlığı açısından tarım ve hayvancılığın çok boyutlu bir politika alanı olarak tanımlanması kaçınılmaz.” dedi.

Bahçıvan, tarım, hayvancılık ve sanayi arasında daha fazla entegrasyon sağlamanın Türk milletinin refahını artırmak açısından önemli olduğunu kaydederek, “Raporumuz; sadece bir durum tespiti değil aynı zamanda ortak akıl, karşılıklı güven ve somut aksiyon planlarıyla yeni bir başlangıç. Tarım ve hayvancılık politikalarımızda daha rasyonel, daha çevreci ve daha sürdürülebilir bir yapıya geçmemiz yalnızca ekonomik bir zorunluluk değil; aynı zamanda gelecek nesiller için gıda güvenliğini teminat altına almanın da en güçlü yolu.” diye konuştu.

“Sağlıklı çözüm için veri setine ihtiyaç var”

Erdal Bahçıvan, rapora göre artık çok açık bir gerçekle karşı karşıya olduklarını belirterek şu değerlendirmelerde bulundu:

“Hayvancılığın geleceği, küçük ölçekli ama örgütlü, yerel ama verimli, geleneksel ama teknolojik altyapıya entegre bir modelle mümkün olabilir. Sürdürülebilir, veri odaklı, iklim dostu ve ölçek ekonomisine dayalı bir üretim yapısı kurmak zorundayız. Sürdürülebilir bir hayvancılık politikası için de öncelikle; Türkiye’nin artık tarımla ilgili, hayvan varlığından ekilen araziye ve çıkan ürüne kadar tüm noktalarında çok daha güven veren bir veri setine ihtiyacı vardır. Veri setinin eksikliği; ne yazık ki sorunlara teşhis koymayı ve sağlıklı çözüm bulmayı ve dahası gelecek planı oluşturmayı da zorlaştırıyor.”

“Üretim yerine ithalata dayalı bir model sürdürülebilir değil”

İSO Yönetim Kurulu Başkanı Bahçıvan, coğrafi konumu, biyolojik çeşitliliği ve üretim kültürüyle tarım ve gıda alanında büyük potansiyele sahip Türkiye’nin, hayvancılık ayağında önemli yapısal kırılganlıklarla karşı karşıya olduğunu söyledi.

Son 13 yılda canlı hayvan ve et ithalatı için 10,6 milyar dolar döviz harcandığını dile getiren Bahçıvan, aynı dönemde sektöre verilen desteklerin karşılığının 8,88 milyar dolar olduğunu, bu tablonun, üretim yerine ithalata dayalı bir modelin sürdürülebilir olmadığını ortaya koyduğunu anlattı.

Bahçıvan, kaba yem açığının yüzde 25 düzeyinde olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

“Meralarımız, mülkiyet sorunları ve düşük verimlilik nedeniyle etkin şekilde kullanılamamakta. Hayvanlar ile meralar arasındaki irtibat kopmuş bulunuyor. Bu nedenle meralardaki mülkiyet sorunları çözülerek etkin bir şekilde kullanılmalarının önü mutlaka açılmalıdır. Bu topraklar, kendi yemini üretip kendi hayvan varlığını besleyebilecek kapasiteye sahip. Ne yazık ki özellikle Doğu Anadolu gibi yüksek çayır-meraya sahip bölgelerde hayvan varlığı azalmakta, aile işletmeleri kapanmakta, kırsal yapılar çözülmektedir.”

“Küçükbaş et tüketimini artırmak artık tercih değil zorunluluktur”

Erdal Bahçıvan, hayvansal gıda üretim ve tüketiminde stratejik bir yön değişikliğine gidilmesinin gerekli olduğunun altını çizerek, Türkiye’de yüzde 39 olan kırmızı et tüketiminin içerisinde büyükbaş hayvan etinin payının gelişmiş ülkelerde yüzde 25 seviyesinde bulunduğunu söyledi.

Bu durumun sürdürülebilirlik açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıdığını dile getiren Bahçıvan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu noktada küçükbaş hayvancılığın payının artırılması; hem coğrafi ve iklimsel avantajlarımızın daha etkin kullanılmasını sağlar hem de daha düşük maliyetli, çevre dostu ve sürdürülebilir bir üretim modeline geçişi mümkün kılar. Küçükbaş et tüketimini artırmak artık bir tercih değil, zorunluluktur. Öte yandan, kanatlı et grubunda hindi tüketimi ülkemizde hala potansiyelin çok altında. Hindinin hem besleyici değerleri hem de üretim verimliliği düşünüldüğünde, bu alanda farkındalık çalışmaları yapılması, kamu destekleriyle tüketim kompozisyonundaki payının artırılması gerektiğine inanıyoruz.”

Bahçıvan’ın konuşmasının ardından gazeteci İrfan Donat’ın moderatörlüğünde düzenlenen panelde, İK Tarım Üssü Uluslararası Danışmanlık Şirketi Kurucusu İsmail Kemaloğlu, İSO Meclis Üyesi Hakan Akkoyun ve İSO Meclis Üyesi Sedat Zincirkıran raporla ilgili görüşlerini paylaştı.

Türkiye’nin et sorununu çözecek kapasitesi bulunuyor

Toplantıda raporun çıktılarına ilişkin bilgiler de paylaşıldı. Buna göre, Türkiye’nin et sorununu ve canlı hayvan ithalat bağımlılığını yeni bir üretim modeli ve kırsal hayvancılık hikayesiyle çözmesi gerekiyor. Ülkenin buna imkan verecek arazi varlığı, üretim kapasitesi, kamusal yaklaşımı ve tarımsal dinamikleri bulunuyor.

Türkiye’de hayvancılık sektörünü analiz etmek için başvurulan veri ve istatistiklerde tutarlılık sorunu yaşanıyor. Büyükbaş hayvancılıkta canlı hayvan varlığı nüfus ve tüketim ile paralel artmıyor. Daralan talebe rağmen kırmızı et üretimi talebi karşılamıyor.

Et tüketimi içinde büyükbaş hayvan etinin payı yüzde 39 ile yüksek seyrederken, küçükbaş hayvan eti yüzde 16’larda kalmış durumda.

Son 10 yılda (2014-2023) hayvancılığa 8,88 milyar dolar destek aktarılırken, aynı dönemde büyükbaş ve küçükbaş canlı hayvan ile kırmızı et ithalatı için 7,41 milyar dolar harcandı.

Meralar hem verimsizlik hem de mülkiyet sorunları sebebiyle etkin şekilde kullanılamazken, kaba yemde yeterlilik seviyesi yüzde 75’lik oranla hayvan varlığının ihtiyacını karşılamada yetersiz kalıyor. Çayır ve mera alanlarının yüzde 42,13’ünü barındıran Doğu Anadolu’da hayvan sayıları artmıyor.

Çözüm önerileri

Rapora göre, tarımsal kredi tahsislerinde bölgesel şartlar ve kaynak potansiyellerinin daha fazla gözetilmesi gerekirken, yatırım yapılacak yörenin hayvan besleme kapasitesi gibi faktörlerin daha fazla dikkate alınması önem taşıyor.

Hayvancılığın tarımsal destekleme bütçesinden aldığı pay yıllar itibarıyla azalırken, sözleşmeli üretim etkin uygulanmıyor. Halen 1-2 milyon hektar arasında kullanılmayan, atıl, boş ve verimsiz tarım arazisi bulunuyor.

Tarım alanlarında azalma yaşanırken ekilen alanlarda daha fazla daralma yaşanması, verimli ovaların çok yıllık bitkilere dönüşmesi, kırsaldaki nüfusun ve çiftçi sayısının düşmesi, gençlerin tarım sektörüne ilgisinin azalması, şehirleşmenin artması, daha az üreticinin daha fazla tüketiciyi beslemek zorunda kalması, iklim riskleri ve su sorunu gibi çok sayıda olumsuz faktör hayvancılık sektöründe arz güvenliği riskini doğuruyor.

Bu nedenle “organize aile işletmeciliği hayvancılık modeli”nin hayata geçirilmesi gerekiyor. Bulunduğu havzanın üretim potansiyelini zorlayan dev işletmeler yerine kırsala dağılmış ve ölçek ekonomisine uygun aile işletmelerinin çoğaltılması önem arz ediyor.

Kırmızı et tüketimi içinde küçükbaş hayvanların ve özellikle de hindi etinin payının artırılması, şarküteri ürünlerinde küçükbaş eti kullanımının yaygınlaşması gerekiyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki

Son dakika: İran, MOSSAD karargahını vurdu!

Sonraki

Ultra Yakışıklı Audi Q3 Tanıttı: İşte Dudak Uçuklatan Özellikleri!

Son gönderi Blog

Don't Miss

vMind, KOBİ’lerin dijital dönüşümünü hızlandırıyor

Bulut teknolojilerinde “KOBİ Bulut” yaklaşımını benimseyen vMind, geliştirdiği portvMind Public

Bakan Yumaklı açıkladı: 7 bin 160 projeye 10,2 milyar lira hibe dayanağı verilecek

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 2025 yılı için kabul