İklim değişikliği, pandemi, ticaret savaşları ve yüksek teknolojiyle beraber iş dünyası köklü bir değişim geçiriyor. Teknolojik gelişmeler, yapay zekânın hızla yükselmesi, demografik dönüşümler ve artan belirsizlikler, şirketlerin liderlik anlayışını ve insan kaynakları stratejilerini de yeniden şekillendiriyor.
Great Place To Work Türkiye’nin analizleri, bu dönemde güven kültürünü güçlendiren organizasyonların sürdürülebilir başarı açısından önemli bir avantaj elde ettiğini ortaya koyuyor.
Günümüzde kuşaklar arası beklentiler farklilaşiyor
Z kuşağının iş gücüne hızlı bir şekilde katılmasıyla birlikte, çalışan beklentilerinde köklü değişimler yaşanıyor. Genç çalışanlar, esneklik, anlamlı bir iş deneyimi, kişisel gelişim fırsatları ve toplumsal etki yaratabilen şirketleri tercih ediyor.
Türkiye’de yapılan araştırmalar, ekonomik belirsizlik dönemlerinde bile genç kuşağın, işverenlerin sadece finansal sağlamlığına değil, aynı zamanda değer odaklı misyonlarına da büyük önem verdiğini gösteriyor. Çalışanlar artık yalnızca iş güvencesi aramıyor; aynı zamanda çalıştıkları kurumun çevresel ve sosyal sorumluluk alanlarında da etkin olmasını bekliyor.
Yapay zekâ ve insan kaynağının entegrasyonu
Teknolojik dönüşüm, 2025 itibarıyla iş dünyasının temel dinamiklerinden biri haline geliyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun “İşlerin Gleceği-2025” raporuna göre, yapay zekâ ve dijital teknolojiler, şirketlerin yüzde 86’sının iş modelini yeniden tanımlamasına neden olacak. Ancak yapay zekânın iş dünyasına entegrasyonu, yalnızca verimlilik odaklı bir dönüşüm değil; aynı zamanda güven, etik kullanım ve çalışan deneyimi ekseninde ele alınması gereken bir süreç olarak öne çıkıyor.
Great Place To Work tarafından Amerika’da bin 544 çalışanla yapılan pazar araştırması, Z kuşağı çalışanlarının (yüzde 49) ve Y kuşağının (yüzde 43), iş süreçlerinde yapay zekâ araçlarını kullanma konusunda daha yüksek bir heyecan taşıdığını gösteriyor. Buna karşın, Baby Boomers ve X kuşağı çalışanlarında bu oran yüzde 26 seviyesinde kalıyor.
Özellikle genç kuşaklar yapay zekânın potansiyel fırsatlarını görürken, aynı zamanda etik kullanımı, güvenilirlik ve işten çıkarma riskleri konusunda endişelerini de dile getiriyor. Deloitte tarafından yapılan güncel bir çalışmada da Z kuşağının yüzde 24’ünün ve Y kuşağının yüzde 26’sının iş yerinde üretken yapay zekâ araçlarını düzenli olarak kullandığı, ancak bu süreçlerde belirsizlik ve güven ihtiyacının devam ettiği ortaya kondu.
Şirketler güçlü bir güven kültürü tesis etmeli
Bu veriler, şirketler için önemli bir mesaj veriyor: Yapay zekânın benimsenmesi için önce güçlü bir güven kültürünün tesis edilmesi gerekiyor. Çalışanların teknolojiyi benimsemesi, liderlerine ve kurumlarına duydukları güvenle doğru orantılı. Araştırmalar, yüksek güven kültürüne sahip şirketlerin inovasyon, çeviklik ve üretkenlik alanlarında rakiplerine kıyasla yüzde 81 daha iyi performans gösterdiğini ortaya koyuyor.
Yapay zekânın başarılı entegrasyonu için organizasyonların uygulaması gereken temel liderlik davranışları arasında yenilikçi fikirleri teşvik etmek, iş birliğini güçlendirmek ve çalışanlara anlamlı iş deneyimleri sunmak öne çıkıyor. Ayrıca, çalışanların yapay zekâ araçlarına ilişkin becerilerinin geliştirilmesi de kritik önem taşıyor.
Great Place To Work’ün Genç Kuşaklar İçin En İyi İşverenler listesinde yer alan şirketler, çalışanlarını yapay zekâ odaklı karar alma süreçlerine dahil ediyor, eğitim ve gelişim fırsatları sunuyor. Bu organizasyonlarda Y kuşağı çalışanlarının yüzde 88’i, profesyonel eğitim ve gelişim olanaklarına erişim sağlandığını ifade ediyor; bu oran standart şirketlerde yüzde 52 seviyesinde bulunuyor.
Değişim yorgunluğu yeni bir gerçeklik
Dijital dönüşüm, yeni çalışma modelleri ve organizasyonel değişimlerin sürekli gündemde olması, iş dünyasında “değişim yorgunluğu” kavramını öne çıkarıyor. Gözlemler, liderlik gelişimi, organizasyon kültürü, iş gücü planlaması ve değişim yönetimi alanlarının, şirketlerin uzun vadeli başarısında belirleyici faktörler haline geldiğini gösteriyor.
Artan dönüşüm baskısı, özellikle orta kademe yöneticiler üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Yeni nesil çalışanlar, orta düzey yönetici rollerine mesafeli yaklaşırken, bu eğilimin organizasyonel yapı üzerinde uzun vadeli etkiler yaratması bekleniyor. Bu ortamda, şirketlerin çalışan bağlılığını artıracak, değişime direnç göstermeden adapte olabilecek liderlik modelleri geliştirmesi kritik önem taşıyor.
Çalışan deneyimi ve güven kültürü anahtar rolde
Great Place To Work Türkiye verileri, güven kültürünü merkezine alan organizasyonların değişime daha hızlı uyum sağladığını gösteriyor. Güven ortamı sunan iş yerlerinde çalışanlar, hem yenilikçi fikirler geliştirme konusunda daha cesur davranıyor hem de organizasyonlarına daha güçlü bir bağlılık gösteriyor.
Great Place to Work-Sertifikalı iş yerlerinde, liderlerin çalışanlarına sürekli kontrol olmadan da güven duyduğu oran yüzde 76 iken, bu oran standart organizasyonlarda yüzde 60 seviyesinde kalıyor. Benzer şekilde, çalışanların mesleki gelişim fırsatlarına erişimde yaşadığı pozitif deneyim oranı güven odaklı iş yerlerinde yüzde 70’e çıkarken, standart şirketlerde bu oran yüzde 50’lerde seyrediyor.
Sürdürülebilirlik ve ESG odaklı liderlik
Şirketlerin sürdürülebilirlik alanındaki taahhütleri hızla artıyor. Karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik yatırımlar, yalnızca çevresel katkı sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kurumsal itibar açısından da stratejik bir öncelik haline geliyor. Küresel ölçekte, şirketlerin yalnızca finansal performansları değil, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) kriterlerine uyumları da yatırımcılar ve paydaşlar tarafından yakından izleniyor.
Şeffaf ESG raporlaması, adil yönetim uygulamaları ve sosyal etki yaratan projeler, şirketlerin uzun vadeli başarıları açısından kritik bir faktör haline gelmiş durumda. Bu doğrultuda, şeffaflık, empati ve dahil edicilik gibi liderlik yetkinlikleri, değişim çağında organizasyonların rekabet avantajını koruması için vazgeçilmez hale geliyor. Sonuç olarak iş dünyasında başarı için artık yalnızca finansal göstergeler yeterli değil. Güven kültürüne yatırım yapan, çalışan deneyimini önceliklendiren, yapay zekâyı insan odaklı bir anlayışla entegre eden ve ESG kriterlerini stratejik bir öncelik haline getiren şirketler, geleceğin rekabet ortamında öne çıkacak.
Türkiye’nin En İyi İşverenleri 2025 Araştırması Analiz Raporu’nun, iş dünyasındaki dönüşümüanlamak ve buna uygun stratejiler geliştirmek için değerli bir kaynak olduğunu belirten Great Place To Work CEO’su Eyüp Toprak, çalışanın sesini duyan liderlerin güven sağlamanın temelini attığını vurgulayarak, şunları kaydetti: “Güven kültürü; kârlı, üretken, yenilikçi ve dayanıklı bir organizasyon olmanın anahtarıdır. Özellikle belirsizlik dönemlerinde çalışanları duymak son derece önemlidir. Çünküçalışanlar, yöneticilerinin kendilerini dinlediğini hissettiğinde, ekip arkadaşlarına ve organizasyona olan bağlılıkları artıyor, değişimlere, daha kolay uyum sağlıyor ve olumsuzluklara karşı daha dirençli oluyor.
Türkiye’nin En İyi İşverenleri araştırmamız ve sertifikasyon sürecimiz ile biz çalışanların sesinin duyulmasını sağlıyoruz. Böylece organizasyonlar çalışan gözünden kendini değerlendirme ve yol haritasını buna göre belirleme fırsatı buluyor. Yapay zekanın yükselişi ve tüm dünyadaki sosyal, ekonomik politik çalkantılar ile mevcut düzen sürekli değiştirirken güven, hakkaniyet, saygi, gurur ve takim ruhu zerine kültür inşa edebilen organizasyonlar geleceğe daha sağlam ve güvenli adımlarla ilerliyor. Bu sayede iş dünyasındaki dönüşümde başı çeken öncükurumlar arasında yer alıyor ve hatta diğerlerine ilham oluyorlar.”