İran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapatmasıyla petrol fiyatları hızla yükselişe geçti. Uzmanlar, varil fiyatlarının 150 dolara ulaşabileceği ve bunun küresel ekonomi ile Türkiye için ciddi riskler doğurabileceği uyarısında bulunuyor.
İran İslam Cumhuriyeti Ordusu tarafından yapılan açıklamada, Hürmüz Boğazı’nın “ikinci bir bildirime kadar” kapatıldığı duyuruldu. Boğazın geçici olarak da olsa ulaşıma kapatılması, uluslararası ticaret ve deniz taşımacılığı üzerinde yüksek etkili bir stres testi anlamına geliyor.
Patronlar Dünyası’nda yer alan habere göre Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi‘ni Umman Denizi ve Hint Okyanusu‘na bağlayan dar ve stratejik bir geçit. Küresel petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 20’si bu güzergâhtan taşınıyor. Başta Suudi Arabistan, Irak, BAE ve Katar olmak üzere OPEC ülkeleri ile dünyanın en büyük LNG üreticilerinden Katar, bu hattı aktif olarak kullanıyor. ABD ise bölgede 5. Filosu ile deniz güvenliğini izliyor.
JP Morgan: Petrol 130 dolara tırmanabilir
JP Morgan tarafından yayımlanan analizde, boğazın ulaşıma kapatılması durumunda petrol fiyatlarının kısa vadede varil başına 120–130 dolar bandına ulaşabileceği belirtildi. Senaryonun kalıcı hâle gelmesi durumunda ise 150 dolar seviyesi gündeme gelebilir.
Ege Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aykut Lenger, riskin sadece jeopolitik olmadığını, aynı zamanda finansal piyasalar üzerinde de önleyici fiyatlama davranışlarını tetiklediğini söyleyerek, “Boğazın kapatılma riski fiyatlara yansıdı. Bu durum, arzın daralacağı beklentisiyle petrol ve türev ürün fiyatlarında yukarı yönlü baskı oluşturuyor” ifadesini kullandı.
Türkiye için enflasyon ve rezerv riski
Gelişmenin Türkiye ekonomisine etkileri de gündemde. Ekonomist Güldem Atabay, petrol fiyatlarının üç haneli seviyelere çıkmasının Türkiye için çift yönlü bir baskı yaratabileceğini belirterek, “Enflasyon üzerindeki baskı artar, büyüme ivme kaybeder. Merkez Bankası faiz indirim planlarını erteleyebilir ve rezervlerini yeniden piyasaya sürmek durumunda kalabilir” dedi.
Atabay ayrıca, jeopolitik risklerin turizm gelirleri üzerinde de olumsuz etki yaratabileceği uyarısında bulunarak, “Zayıf döviz rezervleri seçim ya da siyasi amaçlar için değil, bu tür riskler için elde tutulmalıydı” değerlendirmesini yaptı.