Özlem Sarsın-İZMİR
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, çoklu krizlerle örülü bir süreçte risklerin giderek arttığını söyleyerek, bugün mevcut durumu ve kazanımları kaybetme noktasına gelindiğini ifade etti.
EBSO Temmuz ayı meclis toplantısında sanayicilere seslenen Yorgancılar, “Ortalık gerçek anlamda yangın yeri iken, jeopolitik risklerin arttığı, içerde ve dışarda siyasi-ekonomik belirsizliklerin giderilmediği bir süreçte, bizler de önümüzü görmeye çalışıyoruz.
İsrail’in Bölgedeki savaşçı tutumu ve nükleer tehdidi, bitmeyen Rusya-Ukrayna savaşı, büyük bir soykırıma dönüşen İsrail-Filistin çatışması, ek tarifelerin gölgesinde ticaret savaşları, korumacılık ve kutuplaşmanın derinleşmesi, jeopolitik risklerin artması ile komşularla siyasi ve ticari ilişkilerin bozulma olasılığı, yavaşlayan Avrupa’dan sonra en büyük ihracat pazarımız Ortadoğu ile ticaretin zayıflama riski, iç siyasette artan gerginlik ve yargı bağımsızlığı, ekonomik programın yetersiz kalması, yüksek enflasyon, yüksek faizde iyileşmenin gecikmesinin, sanayinin sürdürülebilirliğini riske atması. Bir çok sanayici arkadaşımız ‘Üretiyorum, satıyorum ama para kazanamıyorum’ diyor.
“Çin’e karşı bir stratejimiz var mı?”
Çin hedeflerine hızla ulaşırken, son 1 yıldır başta KOBİ’ler olmak üzere yerli üreticinin önündeki engellerden birine dönüştüğüne dikkat çeken Yorgancılar, “China Shock 2.0. AB’nin de artık yüksek sesle dile getirdiği bu rahatsızlık, üreticilerimiz için büyük risk haline geldi.
Dünya Dış Ticaret Örgütü’ne üye olması ile ilk şoku yaşadığımız 2000’li yılların ardından; Geçmişte teknoloji kopyalayan Çin, bugün yatırım yaptığı ülkede teknoloji transferine izin vermiyor. Yabancı yatırımcılara, ucuz işgücü garantisi veren Çin, bugün üretim yaptığı ülkeye işçisini, özellikle de yüksek nitelikte çalışanını götürüyor.
3 bine yakın batılı ülkenin üretim yaptığı Çin’de, Çinli firmaların tedarikçileri kullanılırken, kendisinin üretim yaptığı ülkelerde ülkelerin tedarikçileri minimum seviyede kullanılıyor. Montaj üretim mantığı var. Türkiye genelinde 1.312, İzmir’de 39 Çinli firma faaliyet gösteriyor. İthal edilen Çin Ürünleri ile içerde yerli üreticinin rekabet etmesi imkansızlaştı. Öyle ki, 2024 Ocak ayından bu yana Çin’den yaptığımız ithalat artışı yüzde 49. Bu çok çok yüksek bir oran. 2025 Mayıs ayında Çin’e ihracatımız 251 milyon dolar iken, ithalatımız 4 milyar dolardır” dedi.
“Sanayicinin gerçek durumu görülmeli”
İmalat sanayinin gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payının azalma eğilimini sürdürdüğünü ifade eden Yorgancılar, “Çin böyle bir planla ilerlerken ve sanayimize güç kaybı yaşatırken, bakın imalat sanayinin gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı da azalma eğilimini sürdürüyor. Özellikle, doğrudan yatırım çekmede rekabet halinde olduğumuz ülkelerde imalat sanayinin payı artarken, bizde azalıyor. Çek Cumhuriyeti, Polonya, Macaristan’da agresif şekilde artış söz konusu. Bunları vurgulamaktaki amacımız, bu azalış eğiliminin yönünü yukarı çekmek için gereken adımların atılması ve kan kaybeden sanayimizin, rekabet gücü azalan sanayicimizin gerçek durumunun görülmesidir” dedi.
TÜSİAD tarafından açıklanan maliyet bazlı rekabet gücü endeks raporuna da değinen Yorgancılar, “Sanayimizin sürdürülebilirliğinde neden sorun yaşandığı, neden diğer ülkelere göre sıçrama yapamadığımız verilerle ortaya koyuluyor. Ara malı, işgücü, enerji ve finansman maliyetleri, Türkiye’nin 10 ihracatçı imalat sanayi sektörü özelinde seçilen 31 ülke verileri ile kıyaslanmış.
Özellikle, 2023 yılından itibaren Türkiye ciddi şekilde olumsuz ayrışıyor. Enerji maliyetlerinde sübvansiyon kaynaklı olumlu bir görünüm söz konusu olsa da, yüzde 7,86 oranındaki son doğalgaz zammı ve olası ekim zamları bu görünümü değiştirebilir. Şimdi bu tablo karşısında sanayide sürdürülebilirlik nasıl mümkün olabilir ki?” diye konuştu.
“Bugün sanayiciye baskı yapma zamanı değil”
Son konkordato sayılarının da riskleri gözler önüne serdiğini, yılın ilk 6 ayındaki iflas sayısının 2024’ün yüzde 72’sine denk geldiğine de işaret eden Yorgancılar, “Bugün reel sektör, kapasite düşüklüğünden, kar gerilemesine, siparişlerin azalmasından her kalemde maliyet artışına kadar faaliyetlerini sürdürmekle ilgili çok ciddi baskı altındadır.
Daha derin kayıp vermeden önlem alınması gerekiyor. Bugün artık sanayiciye ek vergiler, yeni zamlar, yeni mevzuatlarla baskı yapmanın zamanı değil. Bugün o gün değil. Bugün sanayimizin kayıplarını giderme ve akabinde sanayimizi yeni dünya şartlarına hazırlama zamanıdır. Faiz indirim süreci elbette ki, bizlere nefes aldıracaktır ancak tek başına yeterli olamaz. O aşamayı geçtik.
Bugün ne savaştaki Rusya’nın, ne de çökmüş ekonomisini toparlayan Arjantin’in performansını gösteremedik. Bakın, Türkiye’nin 1000 büyük sanayi kuruluşunun cirosu, dünyaca ünlü tek bir markanın cirosunun altında kalıyor. Yani, ülkemizde sanayi küresel ölçeğe ulaşamadığı gibi küresel ölçekte marka da yaratamıyoruz. Koşmalı mıyız bizim ne yapmamız gerekli? Dünya hangi ligde oynuyor biz hangi ligde oynuyoruz? Çok çalışmamız gerekiyor, çok iyi eğitim almamız gerekiyor, çok sağlıklı bir toplum olmamız gerekiyor. Elbette bunun sebebi sadece maliyetler değil. Birçok neden sayılabilir. Ancak, söylemek istediğim bugün mevcut durumu da, kazanımlarımızı da kaybetme noktası ile karşı karşıya olduğumuzdur.”
“Kobi tanımı güncellenmeli”
KOBİ tanımının güncellenmesi gerektiğini de söyleyen Yorgancılar, şu açıklamalarda bulundu:
“TOBB Türkiye Ekonomik Şurası’nda da dile getirilen konulardan biri KOBİ tanımının güncellenmesi idi. Bugünkü enflasyon ortamında kriterler oldukça düşük kalıyor. Finansmana, desteğe en çok ihtiyaç duyduğumuz bir dönemde tanımın dışında kalanlar desteklerden faydalanamıyor. Üstelik 2023’ün Mayısında belirlenen 500 milyon barajı yüksek enflasyonda anlamsız kaldı.
Avrupa Komisyonu da benzer şekilde diyor ki; KOBİ’ler 249 çalışanı aştığında, ‘büyük işletmeler’ haline gelirler ve çok daha fazla yükümlülüğe uymak zorunda kalırlar. Buna ‘uçurum kenarı’ denir. Bu durum büyümeyi engelleyebilir ve rekabet gücünü sınırlayabilir.
Bu nedenle, kademeli bir geçiş sağlamak ve yükü azaltmak için yeni bir şirket kategorisi öneriyoruz. 250-749 çalışan olan küçük orta ölçekli şirketler kategorisi öneriliyor. Ciro da 50 milyondan 150 milyon Euroya çıkarılıyor. Artı-eksileri ile benzer şekilde bizde de bir çalışma yapılması faydalı olacaktır.”
“İkinci yarı yıl beklentisi olumsuz”
EBSO ekonomik değerlendirme anket sonuçları hakkında da bilgilendirme yapan Yorgancılar, “Ege Bölgesi Sanayi Odası olarak, yılda iki kez yapmış olduğumuz Ekonomik Değerlendirme Anketi ile üyelerimizin faaliyetlerine ilişkin yılın ilk yarısı gerçekleşmelerini ve ikinci yarı için beklentilerini alıyoruz. Makine, tekstil, demir çelik, metal, kimya ve plastik ile gıda sektörleri ankete ağırlıklı cevap veren sektör grupları olmuştur. 2025 yılı ilk yarısında, üyelerimizin yüzde 31’inin iç pazarda siparişleri değişmezken, yüzde 59’unda azalma, yüzde 11’inde de artış gerçekleşmiştir.
Firmaların yüzde 34’ü dış pazarda siparişlerinin değişmediğini, yüzde 51’i azaldığını, yüzde 14’ü arttığını bildirdi. Hem iç hem de dış pazarda azalışlar, geçen yılın üstünde kalmıştır.
2025 yılı ilk yarısında firmaların yüzde 68’i üretimlerinin azaldığını belirtti. 2024 yılında aynı oran yüzde 59 idi. Üyelerimizin yüzde 26’sı küresel yavaşlamadan etkilenmezken, sadece yüzde 6’sı üretimlerinde artış olduğunu belirtti. Bu sonuçları; gerek PMI, gerekse Sanayi Üretim Endeksi’nden de teyit ediyoruz.
Firmaların ikinci yarıya ilişkin risk algısı; kredi faizleri, kur baskısı ile iç ve dış talepteki yavaşlamanın devamı etrafında yoğunlaşmıştır.
Firmaların yüzde 47’si çalışan sayısının değişmediğini, yüzde 42’si ise çalışan sayısının azaldığını belirtti. Firmalardan sadece yüzde 11’i çalışan sayısının arttığını belirtti. Artış ve azalışlar 1-5 kişi arasında değişiklik göstermektedir.
2025 yılı ilk yarısında üyelerimizin işlerinizin olumlu gelişmesinin önündeki en önemli engeller: İşgücü maliyetlerindeki artış, döviz kurlarındaki belirsizlik/yetersiz artış, nakit akışındaki bozulma ve yetersiz iç talep gösterilmiştir. 2025 yılı ikinci yarısında en öncelikli stratejiler; geçmiş dönemlerde olduğu gibi maliyetleri düşürme, yeni dış pazarlara yönelme ve ne yazık ki küçülmek olarak belirtildi. Ekonominin koşullarına ilişkin 2. yarı beklentileri de yüzde 72 oranında olumsuz yönde yoğunlaşmıştır.” dedi.