Deneyimli iktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez, bugün kendi blogunda kaleme aldığı yazıda, iklim değişikliğine değinerek Paris İklim Anlaşması ve ABD’de başkan seçilen Donald Trump’ın olası politikalarını gündeme getirdi.
Eğilmez, sera gazlarının atmosferdeki miktarının artması halinde dünyanın aşırı şekilde ısınmasıyla iklim değişikliği yaşanacağı, olumsuz gidişin de dünyadaki yaşamı sonlandıracağının bilindiğini kaydetti.
İktisatçı, 1 yılında dünyanın toplam GSYH’si 105,4 milyar dolarken 2000 yılına gelindiğinde 36,7 trilyon dolara, 2023 yılında da 105,7 trilyon dolara yükseldiğini belirterek “2000 yılda yakalanan yıllık gelir düzeyi son 23 yılda üçe katlanmış durumda” diye yazdı.
Türkiye 20’nci sırada
Eğilmez, ölçümlere göre küresel sera gazı salımının en az yarısının kuzey yarım kürede yer alan Çin, ABD, Avrupa ülkeleri ve Hindistan’da oluştuğunu, Türkiye’nin en çok sera gazı salımına sahip 20 ülkeden birisi durumunda olduğunu kaydetti.
Eğilmez, “İklim değişikliğinden en fazla etkilenecek sıcak noktaları tespit etmek için yapılmış bir çalışmaya göre, Türkiye’de bu olumsuzluklardan en fazla etkilenecek bölgeler olarak Akdeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri öne çıkıyor” diye yazdı.
Trump ne yapacak?
Deneyimli iktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez şunları kaydetti: “Paris İklim Anlaşması, iklim krizinin önüne geçmek amacıyla 197 ülkenin ortak hareket etmeleri gerektiğini kabul ettikleri uluslararası bir anlaşma. Anlaşmanın temel amacı: İklim krizinin önüne geçmek için küresel ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 2 derece ile sınırlandırmak, mümkünse 1,5 derecenin altında tutmak olarak belirlenmiş bulunuyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine üye olmalarına karşın Eritre, İran, Irak, Libya ve Yemen anlaşmayı onaylamamış durumda. Bunlar arasında özellikle İran önemli çünkü İran en fazla sera gazı salımına sahip 20 ülke arasında yer alıyor.
ABD, Trump’ın ilk başkanlık döneminde, 2020 yılında, Paris iklim Anlaşmasından çekilmiş, bir yıl sonra Biden’in başkanlığı sırasında yeniden anlaşmayı onaylamıştı. Şimdi Trump’ın ikinci başkanlık döneminde ABD’nin nasıl bir yaklaşım içinde olacağı merakla bekleniyor. Zaten uygulanması kolay olmayan böyle bir anlaşmada ABD’nin yer almaması halinde beklenen sonuçları almak çok daha zor görünüyor.”