İş Dünyası ve sürdürülebilir kalkınma derneği Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ediz GÜNSEL
İnsanlık tarih boyunca doğaya karşı verdiği mücadeleyle hayatta kalmaya çalıştı. Bugün ise hayatta kalmanın yolu, doğayla uyum içinde yaşamak ve onun sınırlarını gözetmekten geçiyor. İklim krizi artık uzak bir senaryo değil. Sıcaklık rekorları, orman yangınları, seller ve kuraklık gibi felaketler hem bugünümüzü şekillendiriyor hem de geleceğimizi belirliyor.
Mevcut politikalarla devam edersek, yüzyıl sonunda küresel sıcaklık artışı 3°C›yi bulacak. Bu oran, Paris Anlaşması’ndaki 1,5°C hedefinin iki katı. Bu sınırın aşılması, ekosistem kayıplarından kitlesel göçlere, tarımda çöküşten su krizine kadar pek çok zincirleme riski beraberinde getirecek. Mevcut üretim ve tüketim modelimizin sürdürülemez olduğunu artık biliyoruz.
Hammadde kazanımı sadece %6.9’da kaldı
2025 Döngüsellik Boşluk Raporu’na göre, dünya genelinde tüketilen 100 milyar tonu aşan hammaddenin yalnızca yüzde 6.9’u geri kazanılmış malzemelerden oluşuyor. Kişi başı malzeme tüketiminin 2060’a kadar yüzde 60 artması bekleniyor. Bu artış, sürdürülemezliğin hızlandığını gösteriyor. İşte bu noktada döngüsel ekonomi devreye giriyor. Kaynakları verimli kullanarak ve atığı minimize ederek çözüm sunuyor.
Aslında bu fikir yeni değil. 1966’da Amerikalı iktisatçı Kenneth Boulding, dünyayı kaynakları sınırlı bir “uzay gemisine” benzetmişti. Bugün bu benzetme, insan yaşamı ile doğa arasında adil ve güvenli bir dengenin anahtarı haline geldi. Ama henüz bu dengenin uzağındayız. Üstelik plastik kirliliği, bu sorunun en görünür ve en tehlikeli boyutlarından biri. Bu yıl kutlanacak olan Dünya Çevre Günü de bu büyük soruna odaklanarak temasını “plastik kirliliğini azaltmak” olarak belirledi.
Her gün okyanuslara, nehirlere ve göllere 2 bin çöp kamyonu dolusu plastik atıldığını hayal edebiliyor musunuz? Her yıl yaklaşık 23 milyon ton plastik, su ekosistemine karışıyor. Denizlerimizi kirletiyor. Üstelik sadece çevresel değil, sosyal, ekonomik ve sağlıkla ilgili riskler de taşıyor. Hem habitatları hem de doğal süreçleri bozarak ekosistemlerin iklim değişikliğine uyum gücünü zayıflatıyor.
Bu da milyonlarca insanın geçim kaynaklarını, besin üretimini ve toplumsal refahını doğrudan tehdit ediyor. Bu tehditle mücadelenin yolu sistematik bir dönüşümü hızlandırmaktan geçiyor. AB, tek kullanımlık plastikleri 2030’a kadar tamamen yasaklamaya hazırlanıyor. Türkiye’de ise 27 Eylül 2017’de başlatılan Sıfır Atık Hareketi, bu alandaki çabaları görünür kıldı. 2025 yılında başlayan depozito iade sistemi ve Eskişehir’in pilot bölge seçilmesi, önemli adımlar arasında yer alıyor.
SKD Türkiye olarak biz de bu dönüşümün öncülerinden biri olma sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Döngüsel Ürünler ve Malzemeler Odak Alanımızda iş dünyası, kamu ve akademi arasında iş birliğini artırıyoruz.
2019’da UN Global Compact Türkiye ve TÜSİAD iş birliğiyle başlattığımız İş Dünyası Plastik Girişimi (İPG), Türkiye’de bu alandaki ilk kolektif eylem platformu oldu. Girişime katılan 43 öncü şirket, yeniden kullanım, geri dönüşüm ve yenilenebilir malzeme kullanımı sayesinde 2024’te toplam 76 bin 443 tonluk plastik azaltımı sağladı. Şirketler, taahhütlerini yüzde 173 oranında aşarak kayda değer bir başarıya imza attı.
Bu alandaki ihtiyaca yanıt vermek için DCube ve B4G ortaklığında 4 yıldır Türkiye Döngüsel Ekonomi Haftası’nı düzenliyoruz. Kamu ve özel sektör temsilcilerini bir araya getirerek iklim dostu çözümler, kaynak verimliliği ve döngüsel tasarım gibi konularda iş birliklerini destekliyoruz. Farkındalığı ve bilgiyi artırmak adına CIRCO iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz Döngüsel İş Tasarımı Eğitim Programı, Türkiye’de bu alanda verilen ilk sertifikalı eğitim oldu. 130’u aşkın şirketten 300’ün üzerinde katılımcı, kendi süreçlerine özel çözümler geliştirme fırsatı buldu.
Bekleyecek zaman kalmadı
Dönüşüm hızlanıyor, ama zaman hızla tükeniyor. Bu nedenle kamu, özel sektör, sivil toplum ve akademi arasında daha derin ve kararlı bir iş birliğine her zamankinden fazla ihtiyacımız var. Sadece politikalarla değil, zihinlerle ve davranışlarla da dönüşmeliyiz. Çünkü iklim krizine karşı koymak sadece bir çevre meselesi değil; aynı zamanda bir adalet, eşitlik ve kalkınma meselesidir.
Dünya Çevre Günü’nün bu yılki teması olan “Plastik Kirliliğine Son” çağrısı, hepimize açık bir mesaj veriyor: Artık bekleyecek zaman kalmadı. Bugün atacağımız adımlar, yarının yaşam alanlarını belirleyecek. Her birey, her kurum, her karar bir fark yaratabilir.