Asya ÇOKKESER- MERSİN
Yaz sezonunun başlamasıyla birlikte sahil şeridinde hareketlilik artarken, vatandaşların temiz deniz arayışı da derinleşiyor. Özellikle şehir merkezine yakın kıyılarda deniz kirliliğinin gözle görülür seviyelere ulaştığını belirten Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nden Prof. Dr. Deniz Ayas, “Bugün çoğu şehir merkezi sahilinde, dönemsel kirlilik nedeniyle temiz bir denize ulaşmak oldukça zor hale geldi. Bu kirlilik, yalnızca halk sağlığını değil; aynı zamanda doğrudan turizmi de tehdit eden ciddi bir sorundur” dedi. Mersin’in sahip olduğu doğal güzelliklerin ve uzun kıyı şeridinin, turizm açısından büyük bir avantaja dönüşmesi gerektiğini vurgulayan Ayas, mevcut çevresel tablo nedeniyle bu potansiyelin kullanılamadığına dikkat çekerek, “Kızkalesi, Narlıkuyu, Aydıncık gibi Türkiye’nin en güzel kıyı alanları burada. Ancak bu sahillerde dahi, deniz kirliliği ve bulanıklık gibi nedenlerle turistik cazibe azalıyor. Temiz ve berrak bir deniz, turistin en temel beklentisidir” diye konuştu.
“Kirlilik dış etkenlerle de besleniyor”
Mersin’in yalnızca yazlıkçıların değil, aynı zamanda yerli ve yabancı turistlerin de uğrak noktası olabilmesi için doğal kaynakların korunması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Deniz Ayas, “Mersin Körfezi’nde artan deniz kirliliği yalnızca yerel kaynaklarla sınırlı değil, aynı zamanda çevre illerden ve uluslararası sulardan da besleniyor. Örneğin, Seyhan Nehri aracılığıyla Adana’dan gelen kimyasal maddeler ve mikroplastikler Körfez’e taşınıyor. Üstelik Akdeniz’deki dairesel akıntı sistemi, tüm Ortadoğu kıyılarından gelen kirliliği de Mersin kıyılarına yönlendirebiliyor” dedi. Tarım ve sanayi faaliyetlerinden kaynaklanan kimyasal yüklerin yanı sıra, evsel atıklar ve yetersiz arıtma altyapısının da Körfez’in ekolojik dengesini bozduğunu kaydeden Ayas, “Bu durum hem ekolojik hem de görsel açıdan bir felakettir” açıklamasında bulundu. Yat turizminin bilinçsizce yürütülmesinin deniz çayırları üzerinde ciddi tahribata yol açtığını vurgulayan Prof. Dr. Ayas, “Özellikle Silifke ile Aydıncık arasındaki marina bulunmayan kıyı bölgelerinde, tekneler çapalama yöntemiyle denize demirliyor ve bu işlem sırasında deniz çayırları fiziksel olarak sökülüp yok ediliyor. Oysa bu alanlar, denizel biyoçeşitliliğin odak noktalarıdır. Bu nedenle Aydıncık gibi kritik deniz habitatlarına sahip bölgelerin deniz koruma alanı olarak ilan edilmesi zorunludur” ifadelerini kullandı.
“Deniz temizliği için ortak sorumluluk şart”
Altınorfoz Hotel ve Sahil Martı Hotel Genel Koordinatörü Murat Demir de deniz, kumsal ve çevreyi temiz tutmanın herkesin görevi olduğunu belirterek, “Bu konuda özellikle yerel yönetimlerin, valiliklerin ve ilgili bakanlıkların daha fazla önlem alması gerekiyor. Mersin’de şehir merkezinden denize girilebiliyor ancak su kalitesi istenilen seviyede değil. Temiz ve berrak deniz için Erdemli sonrası bölgeler tercih ediliyor. Kızkalesi, Susanoğlu gibi yerlerde deniz daha temiz. Oysa şehir merkezinde de rahatlıkla denize girilebilmesi hem halk hem turizm için çok değerli olurdu. Geçmişte sitelerin ve otellerin kendi arıtmaları vardı ama bu sistemler yetersizdi. Daha sonra tüm tesisler belediyenin kanalizasyon hattına bağlandı. Bu sayede kirlilik azaldı. Ancak günümüzde artan nüfus nedeniyle mevcut arıtma tesisleri yetersiz kalıyor. Tesislerin kapasitesi artırılmalı ve düzenli bakımları aksatılmamalı” dedi.
“Kaybedilen turisti geri kazanmak zor”
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği TURSAB Denetim Kurulu Başkanı ve MTSO Meclis Üyesi Hakan Bayındır ise, havanın rüzgarlı gitmesi ve dalgaların, denizdeki kirliliği görünmez kıldığına dikkat çekerek, “Bu da insanlarda kirliliğin sadece dalgalardan kaynaklandığı izlenimini yaratıyor. Ancak deniz durulduğunda gerçek tablo ortaya çıkacak. Eğer bu kirlilik sürerse, zaten zor geçen sezon daha da kötüleşir. Müşteri kitlemizin en az yüzde 60’ı bu durumdan etkilenir. Kirliliğin kaynağıyla ilgili bazı toplantılar yapıldı. Mısır Körfez’i kaynaklı olduğu söyleniyor. Çalışmalar başlatıldı ama elimizde güçlü bir takip mekanizması yok. Özellikle otelciler bu konuda çok sıkıntılı. Deniz durulup müsilaj görünür hale gelirse, bu bizim en az 2-3 yılımızın kaybı demek. Mersin’i terk eden turisti geri kazanmak çok zor. Bu yıl denizanası fazlaydı, zehirli balıklar da gündeme geldi ama bunlar alınacak önlemlerle yönetilebilir. Müsilaj ise çok daha ciddi bir sorun. İnsanlar bunu gördüğünde denize ayaklarını bile sokmak istemiyor. “Asla girmeyiz” diyorlar. Yerel yönetimler, Valilik ve ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün çalışmaları var ama yeterli değil. Bu süreç için daha yoğun denetim ve hızlı aksiyon gerekiyor. Mersin turizminin geleceği bu sürecin iyi yönetilmesine bağlı” diye konuştu.