Hamide HANGÜL
Ticaret savaşıyla küresel düzenin yeniden şekillendiği ortamda Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) ilişkileri Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) koordinasyonunda yeniden ele alındı.
Bu kapsamda DEİK, AB ülkesi büyükelçileriyle bir görüşme gerçekleştirerek, bu görüşmelerde vizeler, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve yeşil ve dijital ekonomiye geçiş başta olmak üzere Türkiye ve AB ekonomik ilişkilerinin gelecek perspektifi ele alındı. Görüşmelere ilişkin DEİK Başkanı Nail Olpak ve DEİK Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı ve Türkiye- Almanya İş Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan DEİK Başkanı Nail Olpak, şunları söyledi: “Küresel düzen, özellikle ABD’nin yeni yönetiminin ticaret savaşlarını canlandıran politikalarıyla yeniden şekilleniyor.
Trump mevcut düzeni değiştiriyor, doğru. Bu belirsizlikte, Türkiye ve AB birlikte konum alarak stratejik bir ortaklık kurabilir. ABD’nin hızlı karar alma mekanizmaları, Çin’in ise küresel etki alanını genişletmesi, Türkiye-AB iş birliğini daha kritik hale getiriyor. DEİK olarak, bu yeni düzende AB ile ilişkilerimizin ayrışan fırsatlarını net görüyor ve ticari ilişkilerimizin bu doğrultuda dizayn edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
“Büyük bir potansiyel var”
Avrupa’nın, en büyük ticari partner olduğunun altını çizen Olpak, 2024 yılında bölgeye olan toplam ihracatın 149 milyar dolar, ithalatın ise 178 milyar dolara yükseldiğini, toplam dış ticaret hacminin de 327 milyar dolara ulaştığını söyledi. Avrupa’nın, Türkiye’nin toplam ithalatındaki payının yüzde 52 olurken, toplam ihracattaki payının yüzde 57, toplam dış ticaret hacmindeki payının da yüzde 54 seviyesinde olduğuna işaret eden Nail Olpak, “Dolayısıyla Avrupa’dan söz ederken esasında aynı zamanda en büyük ticari partnerimizi konuşuyoruz.
Son 20 yılı aşkın süredir ülkemize gelen doğrudan yabancı yatırımların payında da Avrupalı ülkelerin yüzde 70’e yakın güçlü bir katkısı bulunuyor. Geleneksel ihraç sektörlerimiz olan otomobil ve tekstile ilave olarak son yıllarda elektrik-elektronik ürünleri, makine ve aksamları, demir-çelik ve metal sanayi ve kimya sanayii ikili ticaretimizde öne çıkan ana sektörlerimiz olmaya başladı. Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen ilişkilerimizin gelişmesi ve derinleşmesi için hala potansiyel olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.
“Sonuç odaklı iş birliği arzu ediyoruz”
Yeni ve zorlaşan oyunda, AB ile ticari ilişkilerin hızlıca yeniden dizayn edilmesi gerektiğini düşündüklerinin altını çizen Olpak, “Türkiye’nin AB ile ekonomik entegrasyonu ikili ticaretten karşılıklı yatırımlara, turizmden finansa kadar geniş bir yelpazede ve çok katmanlı.
İş dünyası olarak, bu ilişkilerin daha sürdürülebilir ve modern bir zemine taşınması gerektiği kanaatindeyiz. Gümrük Birliği’nin tır kotası ve vize sorunu gibi teknik sorunlarının çözümünün yanı sıra; dijitalleşme, yeşil dönüşüm, kamu alımları, e-ticaret ve hizmetler sektörü gibi yeni başlıklara açılması ve anlaşmanın günümüz şartlarına daha uygun şekilde hızlıca güncellenmesi karşılıklı fayda sağlayacaktır.
AB ile ekonomik ilişkilerimizde siyasi farklılıkların önüne geçen, daha pragmatik ve sonuç odaklı bir iş birliği anlayışının yerleşmesini arzu ediyoruz. Tüm bu konuları, 30 Nisan 2025’te Ankara’da düzenlediğimiz Avrupa Birliği Ekonomik İlişkileri Toplantısı’nda, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Thomas Hans Ossowski, AB ülkeleri büyükelçilerimiz ve Avrupa bölgesi iş konseyi başkanlarımızla masaya yatırdık. Toplantıda vizede yapıcı çözüm için güçlü mesajlar alındı.
“Yeni bir sayfa açmanın zamanı geldi”
DEİK Avrupa İş Konseyleri Koordinatör Başkanı ve Türkiye- Almanya İş Konseyi Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ ise Türkiye-AB ilişkilerindeki ortaklığın, birlikte inşa edilebilecek cesur gelecekten dolayı muazzam bir potansiyele sahip olduğunu söyledi. Yalçındağ, şöyle devam etti: “Her anlamlı ilişkide olduğu gibi zorluklar ve anlaşmazlıklar mevcut elbette. Ancak gerçek ilerleme, bu farklılıklara rağmen ilerlemeyi seçtiğimizde gerçekleşir. Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri örneğini düşünün.
Savunma, siyaset ve diplomaside çözülmemiş sorunlar olmasına rağmen, iki ülke ilerlemeyi seçti. Sonuç olarak, geçmişteki birçok gerilim önemini yitirdi. AB ve Türkiye de benzer bir yol izlemeli. Yeni bir sayfa açmanın; güvenlik, ekonomi ve ticarette ortaklığımızı ileriye dönük bir vizyonla yeniden şekillendirmenin zamanı geldi. Çok basit; Türkiye ve Avrupa birbirine ihtiyaç duyuyor. İş dünyası liderleri olarak bizler, bu gerçeği herkesten daha net görüyoruz. Özel sektör liderlik ettiğinde, siyasi çözümler de takip edecektir. Bu sadece siyasetle ilgili değil halklarımızın, çocuklarımızın ve ortak refahımızın geleceğiyle ilgilidir.”
“Türkiye tehdit değil güçlü ortak, biz Avrupa’nın dostuyuz”
Türkiye ve AB’nin, 20 trilyon dolarlık bir ekonomiyi ve 600 milyonluk bir pazarı temsil ettiğine işaret eden Yalçındağ, “Geçen yıl, 20 milyon Avrupalı Türkiye’yi ziyaret etti. Bu sadece turizm değil; güven, bağlantı ve entegrasyondur. Ancak, birçok Türk için vize almak neredeyse imkânsız hale geldi. Türkiye, Avrupa için bir tehdit değil; Türkiye, zaten Avrupa’nın bir parçası. Basit bir soru soruyorum: En güçlü ortağınız hemen yanınızda dururken, neden okyanus ötesine bakasınız, biz Avrupa’nın dostuyuz. Bu bir tarihi fırsat” diye konuştu.