Bugün: Aralık 23, 2024
Aralık 23, 2024
4 dk. okuma

Dağınık Bir Ev, Dağınık Bir Masa… Düzensizlikler Bizi Daha da Kaygılı Hâle mi Getiriyor? Bilim Buna Ne Diyor?

Dağınıklık içinde nefesiniz daralıyor ve her şeyin ne kadar karmaşık olduğunu düşünüyor musunuz?

Gerçekten dağınıklık kaygıyı tetikliyor mu yoksa bu yalnızca modern yaşamın bizi kandırdığı bir histen mi ibaret? Bilimin bu konuda diyecekleri var.

Beynimiz organize olmaya bayılıyor.

Düzenli bir çevre ile beynimizin işleme kapasitesi artıyor çünkü görsel dağınıklık ortamında beyin, birden fazla uyarana aynı zamanda odaklanmaya maruz kalıyor. Yani böyle bir durumda beyniniz ne kadar sağlıklı işleme yapabilir ki? Ayrıca dağınıklık üretkenliği de ciddi anlamda etkiliyor.

Masanızda duran boş kahve fincanı bile zihninizin bir kısmını meşgul edebiliyor, onu mutfağa götürmeniz gerektiğini bildiğiniz gibi masanızda fazlalık olduğunu da hissediyorsunuz. Zihinsel yük arttıkça da kaygı seviyesinde yükselme oluyor.

Dağınıklık INFJ gibi ayrıntılara önem verenlerde daha fazla strese neden olabiliyor.

INFC yani içe dönük-sezgisel-hisseden-yargılayan kişiliğe sahipseniz ve düzen arıyorsanız stresi de beraberinde getiriyorsunuz.

Dağınık alanlar, beynin düzeni sağlama çabasını sürekli olarak tetiklediği için de kronik bir baskı hissi yaratıyor. (Tüm bunlar bazılarınıza saçma gelebilir ama yaşayan bilir, mesela ben!)

Bu işin bir de fiziksel boyutu var.

Kaygı artınca bu hâliyle fiziksel olarak da kişiyi etkiliyor. Dağınık bir evde yaşamak kortizol seviyelerini yani stres hormonunu arttırdığı için ağrı gibi birtakım fiziksel sorunlar da ortaya çıkabiliyor. Biliyoruz ki stresin etkilemediği şey yok!

Yapılan araştırmalar, özellikle kadınların dağınıklıkla daha fazla ilişkili stres yaşadığını gösteriyor. Stres hormonu artınca bununla paralel olarak kaygıya yatkınlık da yükseliyor.

Annelerin, çocuklarının aşırı dağınıklığında neden çok yükseldiğini ya da evi toplamaya birilerinin yardım etmemesinde sinirlendiğini belki anlayabilirsiniz. (Yine kişi kendinden bilir işi!)

Kiloluysanız bir de yaşadığınız alana bakın.

Bazı araştırmalarda ise görülüyor ki dağınık kişilerin aşırı kilolu olma olasılığı %77 daha fazla. Dağınık bir odada olunca bir elmadan iki kat daha fazla çikolata yeme isteği oluyor ve bu da sağlıksız beslenme ile kiloyu da etkiliyor.

İhtiyacınız olduğunu düşündüğünüz şeyleri satın almaya ve sonradan onlardan kurtulmamak da dağınıklıkla beraberinde geliyor. Amerikan Psikiyatri Birliğine göre de bu gerçek bir bozukluk.

Baktığınızda ne kadar çok etkisi varmış değil mi? Ama daha bitmedi.

Beyniniz sürekli olarak işinizin bitmediğini ve toplamanız gerektiğini söylediğinden dağınık bir ortamda gerek fiziksel gerekse de zihinsel olarak rahatlayamıyorsunuz.

Kaygının nedenlerinden biri de her şeyi sıfırdan organize etmek için ne kadar çalışmanız gerektiğinden asla emin olamamanız.

Bunun yanı sıra ister kabul edilsin ister edilmesin dağınıklık sizi utandırır ve suçlu hissettirir. Bu, kimi zaman sosyal yaşantıyı da etkiler. Evinize veya çalışma alanınıza kimseyi çağırmak istemezsiniz.

Minimalizm bir çözüm mü?

“Az çoktur.” felsefesini özellikle son yıllarda sıklıkla duymuşsunuzdur. Marie Kondo gibi minimalist yaklaşımlar, çevredeki gereksiz eşyaların azaltılmasının zihinsel dinginlik sağladığını savunuyor.

Peki bu işe yarıyor mu? Araştırmalar, düzenli bir yaşam alanının zihni sakinleştirdiğini ve kaygıyı azaltabileceğini gösteriyor.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Dağınıklık yalnızca fiziksel bir durum değil. Dijital ortamda biriken e-postalar, sürekli olarak çalan bildirimler de zihinsel dağınıklığa yol açabiliyor. Bu nedenle de düzenli bir masa kadar düzenli bir dijital alan da önemli.

Peki, çözüm ne?

Bu kadar sorunla baş etmek istemiyor ve bir yerden başlamak mı istiyorsunuz? O zaman bu konu hakkında size yapabilecekleriniz konusunda bazı tavsiyelerimiz var.

  • Tüm evi düzenlemek yerine küçük alanlardan başlayın. Önce çalışma masanızı toplamakla işe başlayabilirsiniz.
  • Haftada bir kez “Bu gerçekten gerekli mi?” diye kendinize sorun ve kullanmadığınız eşyaları ihtiyacı olanlara verin.
  • Günlük planlama, meditasyon gibi tekniklerle zihinsel yükünüzü azaltın.
  • Rutinler oluşturun ve her gün belirli bir saatte toparlanarak düzenli bir ortam yaratın.

Gelelim bir diğer detaya ki bazıları bu konuya daha çok hak verecektir.

Eğer dağınıklığın sebebi siz değilseniz ve diğer ev halkı üyeleri evi hallaç pamuğuna çeviriyorsa bu dağınıklığın sizin ruh sağlığınızı nasıl etkilediğini onlarla sakin şekilde konuşun.

Çocuklarınızın, eşinizin veya ev arkadaşlarınızın, hangi düzeyde dağınıklığın kabul edilebilir olduğu ve bu eşik aşıldığında nasıl ele alınacağı konusunda bir ev halkı olarak bazı sınırlar belirleyip belirleyemeyeceklerine bakın.

Çocuklarınıza kendi dağınıklığını toplamayı daha küçük yaşta öğreterek sadece kendiniz için değil onlar için de bir iyilik yapabilirsiniz.

Sonuç olarak, dağınık bir ortam kaygıyı tetikleyebilir ama bu tek başına bir sorun değil. Stresi azaltmak, yalnızca çevresel düzenle değil, zihinsel ve duygusal düzenle de ilgili.

Belki de işe, masanızın üzerindeki fincanı kaldırarak başlayabilirsiniz. Kim bilir, belki o zaman sadece masanızı değil, zihninizi de ferahlatmış olursunuz.

Kaynaklar: The Conversation, Huff Post, Hope Mental Health
Önceki

Bakanlıklar yeni işçi alımı yapacak: Müracaat ve imtihan ayrıntıları neler?

Sonraki

Elon Musk’a yakınlığı ile biliniyor: Trump’ın yeni yapay zeka danışmanı aşikâr oldu!

Son gönderi Blog

Don't Miss