Evrenin genişlemesinin ardındaki gizem, kozmolojinin en büyük bilmecelerinden biri olmayı sürdürüyor. Ancak Yeni Zelanda’nın Canterbury Üniversitesi‘nden gelen yeni bir teori, bu sorunun çözümüne farklı bir bakış açısı getirebilir.
Profesör David Wiltshire liderliğindeki ekip, evrenin hızlanarak genişlemesini açıklamak için karanlık enerjiye ihtiyaç olmadığını savunan “zaman manzarası” adını verdikleri yeni bir model geliştirdi.
Bu teoriye göre, kütleçekim alanları zamanın akışını değiştiriyor. Örneğin, Dünya üzerindeki saatler, galaksiler arası boşluklarda yer alan saatlere göre çok daha yavaş ilerliyor. Wiltshire, bu durumun, evrenin hızlanarak genişlediği yanılsamasına yol açabileceğini belirtti.
“Artık elimizde o kadar çok veri var ki, genişleyen evrenimizin sırlarını çözmek için daha önce hiç olmadığımız kadar yakın bir konumdayız” diyen Wiltshire, bu yeni yaklaşımın kozmoloji dünyasında devrim yaratabileceğine inanıyor.
Araştırmacılar, süpernova patlamalarından gelen ışığı inceleyerek bu yeni modelin geçerliliğini test etti. Sonuçlar, karanlık enerjiye gerek kalmadan evrenin genişlemesini açıklayabilecek bir mekanizma sundu.
Özellikle James Webb Uzay Teleskobu‘ndan elde edilen veriler, bu teoriyi destekler nitelikte. Webb’in gözlemleri, galaksiler arası boşlukların beklenenden daha hızlı büyüdüğünü ortaya koymuştu.
Avrupa Uzay Ajansı‘nın 2030 yılında fırlatılan Euclid uydusuyla yapılacak hassas ölçümler, bu yeni teoriyi doğrulamak için kritik bir rol oynayacak. En az bin yüksek kaliteli süpernova gözlemi gerektiren bu süreç, evrenin temel yapısını anlamada çığır açabilir.
Bilim dünyasında geniş yankı uyandıran bu teori, karanlık enerji tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Eğer doğrulanırsa, evrenin genişlemesine dair köklü bir paradigma değişikliği yaşanabilir. Bu da kozmolojinin en temel sorularına yeni yanıtlar getirebilir.