Nurdoğan A. ERGÜN
Kurallarının yeniden yazıldığı dünya ticaret sahnesinde sadece ABD değil her ülkenin korumacılık kalkanı kuşandığını söyleyen Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği (AYSAD) Başkanı Sait Salıcı, bu anlamda dünyanın küreselleşmeden yerelleşmeye kaydığını belirtti.
Her ülkenin kendi sınırlarını çizip güçlü kaslarını ortaya koyacağı bir döneme girildiğini dile getiren Salıcı, Türkiye’nin de ayakkabı başta olmak üzere güçlü olacağı sektörlerde yerli ve marka kaslarını kuvvetlendirmesi gerekliliğine vurgu yaptı. Ayakkabıda modanın devi İtalya’nın üretiminin ağırlığını Arnavutluk, Tiran gibi bölgelere kaydırdığını, Türkiye’nin de benzer modelle ilerleyebileceğini ifade eden Salıcı’ya göre, organizasyon ülkesi olabilmek için üretimde ‘arka bahçe’ bulmak şart. Türkiye için arka bahçenin Suriye olabileceği görüşünü paylaşan Salıcı, “Bu üretimden tamamen çıkalım demek değil. Şu anda bizim için en ideal bölge Suriye.
Zaten şu anda da Halep’te ufaktan terlik, ayakkabı üretimi başlamış durumda. Bunu daha ileri taşıyacak ve kalıcı hale getirecek politikalar geliştirmeliyiz” dedi. Salıcı’ya göre, Özbekistan da üretim için düşünülebilir. “Fasoncu olmaya devam ettikçe bir yere gidemeyeceğiz, bitecek. Daha az üretimle markalaşıp satalım” diyen Salıcı, sektörlerin artık birleşip ortak üretim sürecine geçmesi gerektiğini belirtti.
“Önlem alınmazsa sektörel göç olacak”
Türkiye’de başta emek yoğun sektörler olmak üzere işveren üzerindeki yükler kaldırılmadıkça, sektörlerden çıkışların artacağını söyleyen Salıcı, “Sadece ayakkabı ya da yan sanayi değil tüm sektörler için 2025 göç yılı olacak.
Özellikle Mısır, Fas, Cezayir, Özbekistan gibi ülkelere giden firmalarımızı bir daha geri toplayamayız. Yetişmiş elemanlarımız bu ülkelere gidiyor. Oralarda yapılması gereken en güzel iş modeli, düzgün ortaklıklar bulup işgücünü, kârı ve bilgileri paylaşıp büyümek” diye konuştu. 40-50 yıllık firmaların şu anda para kazanmak değil sadece sistemi korumak için ayakta kalmaya çalıştığını dile getiren Salıcı, “Bu ülkede birçok vadeler atlatmış, birçok sıkıntılar yaşamış sanayici, hiç bu kadar memnuniyetsiz bir dönem görmedi” yorumunu yaptı.
KOSGEB tarafından emek yoğun sektörlere sağlanan istihdam desteğini tüm sorunlara karşı ‘kum tanesi’ şeklinde yorumlayan Salıcı, ayakkabı yan sanayinin de destek kapsamına alındığını açıklayarak “Yine de önemli bir hamle” ifadelerini kullandı.
“Artık Türkiye pahalı değil çok pahalı”
Türkiye’de yüksek faiz, yüksek enflasyon, düşük kur sarmalı içinde kalan sanayicinin çıkamadığını dile getiren Salıcı, şunları söyledi: “Özellikle genel giderler sanayicinin önünü tıkayan bir duvar. Türkiye pahalı değil, çok çok pahalı oldu artık. Edirne, Kars, Adıyaman hepsi pahalı. Artık belli bölgesel planlar yapalım, gidelim, orada üretelim diye bir şey yok artık. Sanayici 3 bin çift üretiyorsa bugün bin-bin 500 çift ancak üretebiliyor. Dünya bir dönüşüme gidiyor artık. Farklı bir zihniyet içerisinde yönetmemiz gerekiyor. Son 3 yılda, 5 yılda öğrendiklerimizi, gördüklerimizi, bildiklerimizi unutmamız lazım.”
“Uzayan vadeler yerli-ithal makasını açtı”
Ayakkabı ana sanayi ile yan sanayi arasında yaşanan ithal hammadde ve gümrük vergisi konusunda da konuşan Sait Salıcı, “İki yıl önce ayakkabı ihracatı 1.5 milyar dolar ile tarihin rekorunu kırdı. O zaman da bu vergiler vardı.
Bugün rakamlar düştükçe yan sanayi ürünleri günah keçisi gösteriliyor. Yan sanayi olarak biz yerli katma değer üretmek istiyoruz. Montaj değil üretimi destekliyoruz. O zaman ayakkabıya uygulanan vergi de kalksın. Burada aslında ayakkabıcı da yan sanayici de şapkasını önüne koyacak. O vergi kalksın bu vergi kalksın değil bir araya gelip daha birlikte neler yapabiliriz?
Nasıl daha yukarıya taşıyabiliriz? Buna bakmamız lazım” dedi. Ana sanayinin neden ithal hammadde konusunda ısrarcı olduğunu da yorumlayan Salıcı, “Yerli üretimde üreticiden alırken uzun vade yapıldığı için paranın da maliyeti yüksek oluyor. Uzayan vadeler yüzünden yerli ürünün maliyeti yüzde 15-20 daha pahalı oluyor. Vadeler 10-12 aya kadar uzadı. 12 aylık bir çekin alındığı ortamda da yüzde 50 fiyat farkı normal oluyor” diye konuştu.
“Avrupa’nın Çin’i Türkiye olabilir”
Çin’in artan üretim maliyetleri ve küresel ticaretteki değişimin, Türkiye’ye Avrupa’nın yeni üretim üssü olma fırsatı sunduğunu söyleyen Salıcı, Türkiye’nin Avrupa pazarında güçlü bir oyuncu olması için katma değerli üretim ve markalaşmanın şart olduğunu vurguladı.
Salıcı, “Fırsat penceresi açık, Türkiye kaliteli üretim ve doğru stratejiyle Avrupa’nın Çin’i olabilir. Küresel ticarette yaşanan değişimler, Türkiye’ye büyük bir fırsat kapısı aralıyor. Çin’in üretim maliyetlerinin artması ve Avrupa’nın alternatif tedarikçi arayışına girmesi, Türkiye’yi Avrupa’nın yeni üretim üssü yapabilir. Son yıllarda Çin, düşük maliyetli üretim avantajını kaybederek markalaşmaya ve daha yüksek katma değerli ürünlere yöneldi.
Üretim tesislerini Vietnam gibi daha düşük maliyetli ülkelere kaydıran Çin, artık eski üretim gücünü Avrupa pazarı için eskisi kadar kullanmıyor. Bu değişim, Türkiye için tarihi bir şans yaratıyor. Türkiye’nin bu fırsatı değerlendirebilmesi için sadece ucuz ürün üretmekten vazgeçmesi gerekiyor. Türkiye’nin doğru adımlarla Avrupa’da güçlü bir üretim ve marka ülkesi haline gelebilir” dedi.
“Hormonlu büyümeye organik diyet uymuyor”
Türkiye’de ayakkabı başta olmak üzere sektörlerin 2000-2022 yılları arasında ‘hormonlu’ bir şekilde büyüdüğünü söyleyen Sait Salıcı, “Bugünkü organik küçülmeyi sanayinin bünyesi kaldırmıyor” diye konuştu. Bugün şirketlerin nasıl küçüleceğinin formülünü bilemediğini söyleyen Salıcı, “Evet şirketler 5 yılda iyi kazançlar elde etti ama bu bilinçli yatırım getirmeyen hormonlu bir büyümeydi. Bugünkü üretim yeniden 2019 rakamlarına döndü. Dolayısıyla bizim 2019 yılındaymışız gibi başlayıp, bildiklerimizi unutup altyapısı güçlü, sağlam yatırımlara yönelmemiz lazım. Yani hormonlu dönemi unutmalıyız” ifadelerini kullandı.
“Sanayici atılacak son kurşunu attı”
Reel sektörde birçok kişinin artık işini faiz kararlarına göre belirlediğini söyleyen Sait Salıcı, “İnsanlar artık ‘şu faiz kararı açıklansın, bu fuar bitsin işimi devam ettirip ettirmeyeceğime karar vereyim’ noktasına geldi. Çünkü artık insanların atılacak kurşunları kalmadı. Son kurşunlarını attılar. Her bolluğun bir darlığı var. Biz şu anda bu darlık sürecini yaşıyoruz. Son 3-4 yılda da gayet bol bol bol iş oldu. Bol bol müşteri geldi. Bu darlık sürecini de fırsata çevirmemiz gerekiyor. Bu süreçte de en büyük görev STK’lara düşüyor, sektörlerin de STK’larına sahip çıkması gerekiyor ” diye konuştu.
AYSAF, 72’nci kez kapılarını açıyor
Ayakkabı Yan Sanayicileri Derneği AYSAD tarafından düzenlenen, sektöründe Avrasya’nın birinci, Avrupa’nın ise ikinci büyük fuarı olan Uluslararası Ayakkabı Yan Sanayi Fuarı AYSAF, yarın kapılarını açıyor. Fuar, Pakistan, Hindistan, Özbekistan, İran, Rusya, Çin, Tunus, Cezayir, Mısır, Bulgaristan ve Türkiye Cumhuriyetleri’nden önemli ayakkabı üreticilerini bir araya getirecek.
72’nci kez düzenlenen AYSAF’da dünyanın dört bir yanından gelen ayakkabı yan sanayi malzemeleri, deri, suni deri, tekstil, taban, ökçe, aksesuar, makine, kimyasal ve kalıp üreticileri bir araya gelecek. Sait Salıcı, “Ayakkabı yan sanayi sektörü olarak zorlu bir süreçten geçiyoruz. İhracatımız düşerken, ithalatımız hızla artıyor. Bu durum, yerli üreticiler olarak bizleri derinden etkiliyor.
Sektörümüzün rekabet gücünü koruyabilmesi ve gelecekte varlığını sürdürebilmesi için acil önlemler alınması gerekiyor. Artık ucuz iş gücüyle rekabet etmek mümkün değil. Sektör olarak daha fazla Ar-Ge›ye yatırım yapmalı, inovasyona odaklanmalı ve katma değeri yüksek ürünler üretmeliyiz. AYSAF gibi fuarlar, bu dönüşüm için önemli bir platform sağlıyor. Hem ayakkabı hem de ayakkabı yan sanayi olarak gidecek daha çok yolumuz var” dedi.