ABD’nin Kaliforniya ve Nevada sınırında bulunan Ölüm Vadisi Millî Parkı’ndaki “kendiliğinden hareket eden taşlar” ya da “sailing stones” olarak bilinen bu ilginç olay, yıllardır bilim insanlarını büyüledi.
Ortaya birçok teori atılsa da sonunda taşların sırrı çözüldü. Peki nasıl kendiliğinden hareket edebiliyorlar?
Bu taşlar durduk yere yuvarlanmıyor.
Taşlar, Ölüm Vadisi’nin Racetrack Playa adı verilen kurumuş göl yatağında, dümdüz ve çatlaklarla kaplı bir zeminde hareket ediyorlar. Ardında bıraktıkları uzun izler ise gerçekten hareket ettiklerinin kanıtı. Ancak asıl mesele, bu devasa ve ağır taşları neyin ya da kimin hareket ettirdiği.
1990’lardan beri bu olayın rüzgâr, manyetik alanlar gibi olaylarla olduğu düşünülüyordu ancak 2014’te nihayet bilim insanları bu gizemi çözmeyi başardı.
Yöntem basitti ama sabır gerektiriyordu: Araştırmacılar taşların yanına GPS cihazları yerleştirdi ve bir dizi kamera kurdu. 5 ila 10 yıl arasında sonuç almayı düşünüyorlardı ancak işleri yaver gitti ve 2 yılda sırrı çözdüler.
Araştırmalar, taşların hareketinin nadir görülen bir dizi doğal olayın birleşimiyle gerçekleştiğini ortaya koydu.
Kışın, çöl ince bir su tabakasıyla kaplanıyor ve gece olduğunda su donarak buz levhaları oluşturuyor. Gündüzleri ise güneşin etkisiyle bu buz tabakaları çatlıyor ve rüzgâr devreye giriyor.
Hafif rüzgârların buz tabakasını itmesi ve bu hareket sırasında taşların kaymasıyla sert zeminde uzun izler kalıyor. Taşların hareketi o kadar yavaş ki bunu çıplak gözle görmek neredeyse imkânsız.
Bu taşların hikâyesine de bakınca aslında gözümüzden kaçan küçük detayların nasıl devasa sonuçlar doğurabildiğini, her şeyin mantıklı birer açıklaması olduğunu da görüyoruz.