Başak Nur GÖKÇAM
Sanayi Devrimi’nden bu yana, dünya genelindeki orman alanları özellikle tarım arazisi açmak, madencilik ve kentleşme gibi faaliyetler nedeniyle büyük ölçüde yok oldu. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 1990 yılından bu yana dünya çapında yaklaşık 420 milyon hektar orman kaybedildi. Bu, Hindistan büyüklüğünde bir alana denk demek. Fakat kayıplar son yıllarda biraz da olsa yavaşladı. Hesaplamalar, 2015- 2020 yılları arasında yıllık ortalama net orman kaybının yaklaşık 4.7 milyon hektar olarak kaydetti.
FAO’nun 2020 tarihli ‘Küresel Orman Kayıpları Değerlendirmesi’ne göre de dünya kara alanının yaklaşık yüzde 31’inin hâlâ ormanlarla kaplı olduğu biliniyor. Bu miktar 4.06 milyar hektara eş değer. Milyarlarca hektar orman alanına sahip olmamız ise ne yazık ki gezegenin geleceği için umut ifade etmiyor. Çünkü British Columbia Üniversitesi (UBC) bilim insanları tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, ormanların kesilmesi nedeniyle 70 yılda yaşanan sel felaketleri artık 9 yılda bir yaşanıyor. Ve ormanların kesilmeye devam etmesi durumunda felaket niteliğindeki sellerin sıklığının 18 kat daha artacağı, etkilerinin ise 40 yıldan fazla süreceği ortaya konuldu.
Bulgular dikkate alınmalı
Çalışmaya ilişkin açıklamada bulunan UBC Ormancılık Fakültesi’nden hidrolog kıdemli yazar Dr. Younes Alila, “Bu araştırma, orman yönetiminin su baskınları üzerindeki etkisine dair geleneksel düşünceye meydan okuyor. Sektörün ve politika yapıcıların, yalnızca ne kadar ormanın yok edildiğinin değil, aynı zamanda nerede, nasıl ve hangi koşullar altında yok edildiğinin de önemli olduğunu gösteren bulguları dikkate alacağını umuyoruz” dedi.
Orman uygulamalarının sadece ortalama taşkın seviyelerini yükseltmediğini, aynı zamanda bir havzanın tüm taşkın rejimini temelden yeniden şekillendirebileceğini belirten Dr. Alila, “Nadir ve felaket niteliğindeki olaylar çok daha yaygın hale gelebilir” diye ekledi.
Sel boyutlarında yüzde 105’lik büyüme
UBC liderliğinde gerçekleştirilen ve Journal of Hydrology’de yayımlanan çalışmada, Kuzey Carolina’daki Coweeta Hidroloji Laboratuvarı’nda gerçekleştirilen dünyanın en uzun süreli orman deneylerinden birinden yararlanıldı. Araştırma ekibi, 1950’lerin sonlarında her ikisi de temizlenmiş olan, biri kuzeye, diğeri güneye bakan iki bitişik su havzasını analiz etti.
Buna göre daha az doğrudan güneş ışığı alan ve daha fazla nem tutan kuzeye bakan havzada, seller dört ila 18 kat daha sık meydana geldi. Ortalama sel boyutları, arıtma öncesi seviyelere göre yüzde 47 arttı ve en büyük seller yüzde 105’e kadar büyüdü. Güneye bakan havzada ise aynı uygulamanın taşkın davranışı üzerinde hemen hemen hiçbir etkisi olmadı
Risk giderek büyüyecek
Araştırmanın en endişe veren bulgusunun, özellikle iklim değişikliğinin daha aşırı hava koşulları getirmesi ve aşağı havza topluluklarını daha büyük riske sokmasıyla, sel tepkisinde uzun vadeli 40 yıla kadar sürecek değişikliklere yol açabileceğini doğruladığı ifade edildi.
Küçük bir arazinin dev etkisi
Sonuçları değerlendiren Ormancılık Fakültesi’nde doktora öğrencisi ve çalışmanın ilk yazarı olan Henry Pham, “Bir eğimin baktığı yön gibi görünüşte küçük arazi faktörlerinin bir havzanın tedaviye verdiği yanıtı etkileyebileceğini veya bozabileceğini bulduk” diye konuştu.