Bugün: Temmuz 11, 2025
Temmuz 11, 2025
4 dk. okuma

Doğurganlık oranı düşüyor, dünya nüfusu giderek yaşlanıyor

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonunun (UNFPA) “Gerçek Doğurganlık Krizi” başlığıyla yayımladığı “2025 Dünya Nüfusunun Durumu Raporu”na göre, dünya genelinde büyük oranda kadın ve erkek, istenen sayıda çocuk sahibi olma hedeflerine ulaşamıyor.

UNFPA ve kamuoyu araştırma şirketi YouGov tarafından, küresel nüfusun yüzde 37’sinden fazlasını oluşturan 14 ülkede toplamda 14 binden fazla kişiyle yürütülen anket, bireylerin yaşam boyu sahip olmak istediği ideal çocuk sayısını çoğu zaman değiştirmek zorunda kaldığını gösterdi.

Doğurganlık hedefine ulaşılamıyor

Ankete katılan, üreme çağındaki yetişkinlerin yaklaşık yüzde 18’i, istedikleri sayıda çocuk sahibi olamayacaklarına inandıklarını aktardı. Üreme çağında olan kişilerin yüzde 11’i istediklerinden daha az, yüzde 7’si ise daha fazla çocuk sahibi olduklarını ifade etti.

Raporda üreme çağlarını geçtiği belirtilen 50 yaş üstü kişilerin ise yüzde 31’i istediklerinden daha az, yüzde 12’si ise daha fazla çocuk sahibi olduklarını söyledi.

Bu verilerden yola çıkan raporda, dünyanın 8,2 milyarı aşan nüfusunun önemli bir kısmının doğurganlık hedeflerine ulaşamadığı tespitinde bulunuldu.

Dünya nüfusu giderek yaşlanıyor

Küresel ölçekte ortalama yaşam süresindeki artış ve doğurganlık oranlarındaki düşüş, dünya nüfusunun giderek yaşlanmasına neden oluyor.

UNFPA raporuna göre, 2023 itibarıyla dünyada 65 yaş ve üzeri 809 milyon kişi bulunuyor. Bu sayının 2050’de 1,6 milyara, yüzyıl sonunda ise 2,4 milyara ulaşacağı öngörülüyor.

Yaşlanma eğilimi uzun süredir sosyal güvenlik sistemleri ve sağlık harcamaları açısından bir yük olarak görülse de rapor, bu grubu aynı zamanda “ekonomik katkı sağlayan” önemli bir kesim olarak tanımlıyor. Buna göre, 2020’de 50 yaş üstü kişiler küresel ekonomiye 45 trilyon dolarlık katkı sağladı.

Yaşlı nüfus oranı en fazla gelişmiş ülkelerde görülse de en hızlı yaşlanma eğilimi gelişmekte olan ülkelerde yaşanıyor. Bu ülkelerin sağlık, emeklilik ve sosyal destek sistemlerini yaşlanmaya hazırlıklı hale getirmesi gerektiğine dikkat çekiliyor.

Son 50 yılda ortalama yaşam süresi 59 yıldan 73 yıla yükseldi. Bu gelişmeye paralel olarak birçok ülkede doğurganlık oranlarında da ciddi düşüş yaşandı. Bu iki faktör birlikte yaşlı nüfusun artışına yol açıyor.

Üremek için uygun yaşam standardı yakalanamıyor

Raporda tanımlandığı şekliyle “reproductive agency (üreme ajandası)”, yalnızca istememe hakkını değil, aynı zamanda çocuk sahibi olmayı isteme ve bu kararı uygulayabilme kapasitesini de içeriyor.

UNFPA, bu krizin temelinde bireylerin “üreme ajandası”nı hayata geçirebilecek uygun ortamların bulunmamasının yattığını vurguladı. Buna göre, insanların sadece çocuk sahibi olma hakkına değil, bu kararı zamanında, bilinçli ve özgürce verebilme kapasitesine sahip olması gerektiği vurgulandı.

Raporda, bu hak, ekonomik istikrar, eşitlikçi sosyal ortamlar ve kaliteli sağlık hizmetleriyle desteklenmediği sürece, bireylerin çocuk sahibi olma kararlarının sınırlandığı tespit edildi.

UNFPA İcra Direktörü Dr. Natalia Kanem, raporda kaleme aldığı yazısında, politika yapıcıların doğurganlık oranlarını düşürmeye ya da yükseltmeye yönelik müdahalelerden ziyade, bireylerin kendi doğurganlık tercihlerini gerçekleştirebileceği sosyal ve ekonomik ortamların oluşturulmasına odaklanması gerektiğini savundu.

Küresel nüfus artışında Afrika başı çekiyor

Küresel nüfus artışında Afrika’nın başı çektiği belirtilen raporda, Asya’da farklı hızlarda seyreden doğurganlık oranları dikkati çekti. Avrupa’da ise nüfus düşüşü ve yaşlanma eğiliminin sürdüğü belirlendi.

Raporda, gelişmiş ülkelerde yaşlı nüfus oranının artışta olduğu, Afrika’nın ise genç nüfusuyla gelecekteki küresel iş gücü açısından kritik önem taşıdığının altı çizildi.

Özellikle Hindistan, Çin, Kore ve Japonya gibi ülkelerde düşük doğurganlığın ve yaşlanan nüfusun, büyüme hızını sınırladığı tespit edilen raporda, buna karşılık, Endonezya, Filipinler ve bazı Güneydoğu Asya ülkelerinde hafif bir büyüme eğiliminin gözlemlendiğine dikkat çekildi.

Avrupa ve Orta Asya bölgesinde kadın başına doğurganlık oranı 2,1 olarak kaydedilse de bu oranın Avrupa ülkelerinde genellikle 1,3 ile 1,6 arasında değiştiği görüldü.

Almanya, İtalya ve Rusya gibi ülkelerin azalan iş gücü ve yaşlanan nüfusunun olduğu ifade edilen raporda, bu ülkelerin söz konusu sebeplerden dolayı zorluklarla karşı karşıya olduğu belirtildi.

Başlıca neden ekonomik güvencesizlik

Rapor, bireylerin doğurganlık hedeflerine ulaşmalarını zorlaştıran başlıca nedenlerin, ekonomik güvencesizlik, sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, uygun partner bulunamaması ve evdeki cinsiyet temelli iş bölümü olduğunu ortaya koydu.

Katılımcılardan çocuk sahibi olan veya olmak isteyen 10 bin kişinin yüzde 39’unun çocuk sahibi olma kararlarını maddi sorunların etkilediği kaydedilen raporda, yüzde 21’inin işsizlik ve iş güvencesizliği, yüzde 19’unun da emlak piyasasına bağlı sorunların bu konudaki kararlarında etkili olduğunu söylediği aktarıldı.

Raporda, özellikle 40 yaş altı bireylerde ev içi işlerin eşit paylaşılmaması da doğurganlık hedeflerinin gerçekleşmemesine neden olduğu vurgulanırken kadınların, erkeklere kıyasla bu konuda yaklaşık iki kat daha fazla sorun yaşadıkları belirlendi.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki

TÜSEDAD’dan ortak çiğ süt maliyeti daveti: Maliyet hesaplama komitesi kurulsun

Sonraki

AK Parti’den PKK’nın silah bırakmasına ait açıklama!

Son gönderi Blog

Don't Miss

OECD: Yaşlanan nüfusun iş gücü açığı ve mali baskı yaratacak

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) Genel Sekreteri Mathias Cormann,

Türkiye’deki genç nüfus oranı dünya ortalamasının altında

TÜİK, 2025 yılına ait 'Dünya Nüfus Günü' bültenini açıkladı. Bültene göre, Türkiye'nin