Güneş DOĞDU SOYLU
Bugün itibarıyla 40 ülkeye ihracat gerçekleştiren Özmen Un, 2030 yılına kadar 75 ülkeye ihracat yaparak en az 10 ülkede markalı ürünlerle raflara girmeyi hedefliyor.
“Türkiye’nin ilk karanlık değirmenine sahibiz”
Özmen Un Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Özmen, bugün itibarıyla Gaziantep’te, Türkiye’nin ilk “karanlık değirmenini” işlettiklerini belirterek, halihazırda günde 750 ton buğday işleme kapasitelerinin bulunduğunu kaydetti. 300 kişilik güçlü bir ekip, iki entegre tesis, 100’ün üzerinde un çeşidi ve 40 ülkeye ihracat yapan bir organizasyona sahip olduklarının altını çizen Özmen, şöyle devam etti: “Bizim için başarının tanımı, rakamların ötesinde değer üretmek, dokunduğumuz her ürünün arkasına bir anlam ve katkı koyabilmektir.
2023 ve 2024 yılları, küresel ölçekte tarımsal hammaddeye erişimden lojistik krizlerine, enerji maliyetlerinden tüketici alışkanlıklarındaki kırılmalara kadar oldukça zorlu geçti. Bu süreci içe kapanmak yerine dışa açılma ve yeniden yapılanma için bir fırsat olarak gördük” diye konuştu.
Gaziantep’ten dünyaya açılan değer zinciri kuruyor
Gaziantep’ten global pazarlara açılan bir değer zinciri kurma hedefiyle yatırımlarının aralıksız sürdüğü söyleyen Erhan Özmen, Gaziantep 5. OSB’de kurulmakta olan unlu mamuller üretim kompleksinin özelliklerine vurgu yaptı. Özmen, “6 milyon euro bütçeli bu yatırım, yalnızca Türkiye’de değil, global ölçekte de örneği çok az bulunan bir yapıda olacak. Bu tesis yalnızca üretim değil, aynı zamanda inovasyon ve eğitim merkezi işlevi görecek.
50’nin üzerinde uzman şef, dünya mutfağının kruvasanından bagetine, panettoneden ekşi mayalı ekmeğe kadar geniş bir yelpazede üretim yapacak. Fırın’o markamızdan edindiğimiz deneyim, burada endüstriyel üretime entegre edilecek. Bu tesiste üretilecek ürünler başta Avrupa, Körfez ülkeleri ve Kuzey Amerika olmak üzere yüksek kaliteli pastane ürünleri talep eden pazarlara ihraç edilecek.”
Özmen Un’un dünya mutfaklarına da ürün geliştirdiğinin altını çizen Özmen, “Pizza için Renata, kruvasan için Glosa, ekşi mayalılar için Flamura, baget için Özmen Sarısı, makarna için Dorata gibi ürünlerimiz dünya mutfağının farklı alanlarındaki profesyoneller tarafından tercih ediliyor. Özellikle Horeca grubu ve endüstriyel üreticiler için geliştirdiğimiz “kuruma özel unlar” hizmetimizle, zincir restoranlara, otellere ve donuk ürün üreticilerine tailor-made çözümler sunuyoruz” dedi.
Enerjisini güneşten alıyor
Özmen Un olarak gıda üretiminin artık sadece verimlilikle ölçülemeyeceğine, sürdürülebilirlikle ölçülmesi gerektiğine inandıklarını ifade eden Erhan Özmen, bu doğrultuda 2022 yılında başlattıkları GES yatırımlarının ikinci fazını 2024’te devreye aldıklarını anımsattı. Bugün itibarıyla tesislerinin enerji ihtiyacının tamamını güneşten karşıladıklarına atıfta bulunan Özmen, “Ayrıca atık yönetimi, su tasarrufu ve karbon ayak izi konularında da adımlar atıyoruz. Fabrika bacalarımızdan çıkan tozun yüzde 99’unu filtreleyen sistemler, un kaybını yüzde 0.8’in altına indiren dijitalleştirilmiş kalite kontrol yazılımları ve su geri kazanım teknolojileri ile üretimimizi yeni nesil bir değirmencilik tanımına oturtuyoruz” diye konuştu.
“Turquality’nin rüzgarı dönüm noktamız oldu”
Bu yılın başı itibariyle Turquality programına dahil olduklarını anlatan Özmen Un Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Özmen, “Bu Program kurumsallaşma ve markalaşma anlamında dönüm noktamız oldu. Şu an sürecin son etabındayız ve 2025 sonunda belgeyi almayı planlıyoruz. Bu sadece bir etiket değil; süreç boyunca geçirdiğimiz organizasyonel dönüşüm, entegre sistem yönetimi ve pazarlama kabiliyetlerimizin yeniden tanımlanması anlamına geliyor” dedi.
Öte yandan, “Geleneksel ürünlerin sürdürülebilirliği, yalnızca tarımı değil, değirmenciliği de kapsıyor” diyen Erhan Özmen, “İzmir’in boyozu, Kayseri’nin mantısı, Diyarbakır’ın kadayıfı, Gaziantep’in baklavası gibi coğrafi işaretli lezzetlerin her biri için özel olarak formüle ettiğimiz unlarımızla, ustaların ürünleriyle olan bağını güçlendiriyoruz. Baklava dünyasına özel olarak sunduğumuz Zivago ve Antep Unu, sektörün taleplerine doğrudan cevap veriyor. Daha kısa sürede pişen, daha uzun raf ömrü sunan ve geleneksel dokuya zarar vermeden yenilik katan bu ürünler, uzun Ar- Ge süreçlerinin sonucudur” şeklinde konuştu.