Nurdoğan A. ERGÜN
ABD’nin başlattığı yeni tarife savaşlarının da etkisiyle küresel pazar ekonomisinde belirsizliğin hakim olduğu bir dönem yaşanıyor. Özellikle ABD-Çin arasındaki ‘güç savaşı’ geriliminin iyice artması, Türk iş dünyası tarafından da yakından takip ediliyor.
ABD vergi uygulamalarının yüzde 10’luk diliminde kalan Türkiye için önümüzdeki süreç, bir fırsat olarak yorumlansa da olası tehditler konusunda da endişeli bekleyiş devam ediyor. İhracat tarafında Çin rekabetinin iyiden iyiye artacağı tahmin edilirken, iç pazarda Çin ürünleri baskının çok daha sert hissedilebileceği düşünülüyor. Yıllık 31 milyar doları aşan ihracatı ile Türkiye’nin önemli sektörlerinden kimyada sanayinde de sürecin getireceği fırsat ve tehditler konuşuluyor.
ABD’nin yeni tarifeleriyle başlayacak sürecin getireceklerini DÜNYA’ya yorumlayan İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, “ABD’nin yeni tarife uygulaması ile başlayan ticaret savaşları ülkemiz açısından fırsat ve tehditleri beraber getiriyor. Sert geçeceğe benzeyen tarife savaşlarının ne kadar bir süre daha devam edeceğini bilmiyoruz ancak uzun bir süre olacağı kesin. Bu yeni süreci yakından takip ediyoruz. Süreç ilerledikçe tabloyu biraz daha net görebileceğiz” dedi.
İç pazarda yerli üreticinin rekabet gücü düşecek
Yeni dönemin Türkiye ve kimya sektörü için fırsatlar kadar riskler de getirebileceğine işaret eden Pelister, “Küresel anlamda enflasyonist bir baskı olması bekleniyor. Küresel enflasyon önemli bir tehdit unsuru” dedi. Pelister’e göre, bununla birlikte Çin’in ABD’ye satamadığı arz fazlası ürünleri Türkiye’ye yönlendirmesi iç pazarda baskı oluşturabilir. Bu durumda da Türk üreticilerin yüksek maliyetler karışında rekabet gücü azalabilir. Görünen o ki sadece kimyada değil birçok sektörde yeniden Çin ürünlerinin yarattığı rekabetle ilgili şikayetler artacak. Çünkü Çin sadece yatırım için değil, pazar olarak da Türkiye’de sesini yükseltecek.
İhraç pazarlarında fiyat baskısı artacak
Diğer yandan Çin’in ABD’ye ihracat yapamayacak olması, ABD vergi tarifesinde yüzde 10’luk olan en düşük dilimde yer alan Türk ürünlerine ABD pazarında fırsat doğabilir. Ayrıca, AB ve diğer gelişmiş pazarlarda Türkiye’ye yöneliş artabilir, jeopolitik konum ve lojistik altyapı avantaj sağlayabilir. Ancak Adil Pelister bu noktada doğabilecek tehditlere dikkat çekti. “Çin’in alternatif pazarlarda yapacağı fiyat politikası rekabeti zorlaştırabilir.
Bununla birlikte küresel arz fazlası oluşursa fiyatlar düşebilir, bu da karlılığı olumsuz etkiler” diyen Pelsiter, “Çin bizim de ihracat yaptığımız diğer ülke pazarlarına yönelirse yine burada da ihracatçılarımızın rekabet gücü üzerinde baskı oluşturur” diye devam etti. Çin’in Türk firmalarının ihracat yaptığı pazarlara ürünlerini ucuz fiyatla satmasının Türk ürünlerini engelleyeceğini vurgulayan Pelister, şunları söyledi: “Özellikle sabit duran döviz kurları maliyetleri yukarı taşıdığı için rekabetçiliğimiz de baskı altında. Dolayısıyla bizim rekabetçi fiyatları da verebilmemiz gerekir. En azından eski fiyatlarımızı korumamız çok çok önem arz ediyor.”
Rekabet için hammadde desteği gerekiyor
Kimya sektörünün güçlü üretim alt yapısı ve geniş ürün yelpazesi ile Türkiye’nin en önemli stratejik sektörlerinden biri olduğunu dile getiren Pelister, diğer yandan ise hammadde kaynaklarından zengin, enerji ve üretim maliyetleri bakımından avantajlı bir konumda olan Çin’in, tüm ülkeler için önemli bir tehdit olduğuna işaret etti.
Kimya sektörünün hammadde bakımından yüzde 70 oranında ithalata bağımlı olduğunu kaydeden ve bu oranın plastik ve mamullerinde yüzde 90’a çıktığını açıklayan Pelister, “İhracatçılarımızın rekabet gücünü artırabilmesi için devlet tarafından uygun maliyetli finansmana erişim desteği, vergi teşvikleri, enerji ve hammadde indirimleri gibi desteklerin verilmesi büyük önem taşıyor” değerlendirmesini yaptı.
İhracatçı yenilenmeye hız vermek zorunda
Özellikle de yüksek faiz oranları ve enflasyonist bir ortamda sürdürülebilir bir üretim ve ihracat yapısına ulaşmak için devlet desteklerinin çok çok önemli olduğunu söyleyen Adil Pelister, şöyle devam etti: “Yüksek teknolojili ve katma değerli üretim yapısına geçmek, Ar-Ge çalışmalarına ve inovasyona önem vermek, pazarlama ve tanıtım çalışmaları, markalaşma hepsi birbirini tamamlayan ve hem sektörümüzü hem de ülkemizi pazarda öne geçirecek stratejik unsurlar.
Yeşil ve dijital dönüşüm çalışmalarını yapan firmaların rekabette öne geçeceğini düşünerek ihracatçılarımızın yenilenme çalışmalarına hız vermesi gerekiyor. İKMİB olarak faaliyete geçirdiğimiz yerli ve milli Kimya Teknoloji Merkezi ile uluslararası standartlara sahip, kimyanın başlıca alt sektörlerine test ve belgelendirme hizmetleri sunan, nitelikli personeliyle kuluçka merkezinden Ar-Ge projelerine hamilik etmeye kadar uzanan kapsamlı bir kimya ekosistemi oluşturmayı amaçladık.”
“Ölçek büyütmek için destek bekliyoruz”
Ölçek ekonomisini girdi maliyetlerini azaltıpüretimde kapasiteyi artırmak yoluyla verimliliği sağlamak olarak tanımlayan Adil Pelsiter, “Ölçek ekonomisi dediğimizde akla gelen en önemli kavramlar üretim, maliyet, verimlilik, kapasite, yüksek teknoloji, Ar-Ge, uzmanlaşma, pazarlama ve satış modellemeleri. Kısaca, ölçek büyütmek için muhakkak daha düşük maliyetle daha verimli ve daha üstün nitelikli ürün üretmemiz ve ekonomiyi oluşturan bileşenlerde yani şirketlerde de daha uzmanlaşmış bir insan kaynağına sahip olmamız gerekiyor. Türkiye Kimya Ajansı’nın kurulması, ölçek ekonomisine geçebilmemiz için atılacak en önemli adımlardan biri olacaktır” diye konuştu.
AB pazarında Çin tehdidi büyüyor
ABD tarifelerinin Türkiye tarafında yaratacağı risklerden biri de ihraç pazarlarında yaşanacak. Halen Türkiye’nin ana ihraç pazarı olan Avrupa’da, Çin hakimiyeti artıyor. 2024 yılında AB, Çin’e 213.3 milyar euro değerinde mal ihraç ederken 517.8 milyar euro değerinde mal ithal etti. Çin, toplam ithalatın yüzde 21.3’ünü oluşturarak AB’nin en büyük ticaret ortağı olmaya devam ederken, onu yüzde 13.7 ile ABD ve yüzde 6.8 ile İngiltere takip etti. Çin, Amerika Birleşik Devletleri (yüzde 20.6) ve İngiltere’nin (yüzde 13.2) ardından AB’nin üçüncü en büyük ihracat ortağı oldu. 2023 yılına kıyasla, 2024 yılında hem ithalat hem de ihracat sırasıyla yüzde 0.5 ve yüzde 4.5 oranında azaldı. 2014 ve 2024 yılları arasında Çin’den yapılan ithalat yüzde 101.9 oranında artarken, ihracat yüzde 47 oranında büyüdü.
Nisanda kimya ihracatı 2.6 milyar dolar oldu
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre, Türkiye’nin ihracatı nisan ayında yüzde 8.5 artışla 20.9 milyar dolar olurken, bu dönemde 2.6 milyar dolarlık ihracat gerçekleştiren kimya sektörü, nisan ayında en çok ihracat yapan ikinci sektör oldu. Sektörün dört aylık ihracatı ise 10 milyar doları aştı. İKMİB Başkanı Adil Pelister, “Kimya sektörünün ihracatta çatı kuruluşu İKMİB olarak, sektörümüzü desteklemeye, üretim ve ihracata devam ediyoruz. Bu zorlu dönemi tüm paydaşlarımızla güçlerimizi birleştirerek, birlik ve beraberlik içinde atlatacağımıza inanıyoruz. Bu mücadelemizde devletimizin ihracatçılarımıza vereceği yeni teşvikler de büyük önem taşıyor. Özellikle finansmana erişim bakımından yeni destekler bekliyoruz” dedi.