İnsanların cenaze törenleri, tarih boyunca kültürel çeşitliliği ve değişimi yansıtan pek çok farklı uygulamayı barındırmıştır. Antik Mısır’ın özenle gerçekleştirdiği mumyalama ritüellerinden, günümüzde giderek popülerleşen çevre dostu yöntemlere kadar geniş bir yelpaze söz konusudur.
Ancak bu geçişler her zaman sorunsuz olmamış, özellikle eski dönemlerde kullanılan tahnit (mumyalama benzeri koruma) yöntemleri sırasında oldukça sıra dışı olaylar yaşanmıştır. Bu yöntemler, genellikle önemli kişilerin bedenlerinin uzun süre sergilenebilmesi amacıyla tercih edilmiştir.
1958 yılının Ekim ayında Roma’da meydana gelen bir olay, tahnit uygulamalarının tarihindeki en dikkat çekici örneklerden biri olarak öne çıkıyor. O dönemde Papa Pius XII, akut kalp yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetti. Papa, hayattayken cenazesi halka açık bir şekilde sergileneceği için bedeninin bütünlüğünün korunmasını istemiş, ancak organlarının çıkarılmasını reddetmişti. Bu talep, alışılmış tahnit yöntemlerinden sapılmasına ve sıra dışı bir yaklaşımın uygulanmasına yol açtı. Sonuç ise tahminlerin ötesinde bir trajedi oldu.
Deneysel tahnit yöntemi ve sonrasında gelen felaket
Tahnit işleminin geleneksel bir parçası, çürümeyi engellemek ve gaz birikimini önlemek amacıyla bedenin iç organlarının çıkarılması ve koruyucu bir sıvıyla doldurulmasını içerir. Ancak Papa Pius XII’nin cesedi, hekim Riccardo Galeazzi-Lisi’nin geliştirdiği deneysel bir yöntemle tahnit edildi. Bu yöntem, geleneksel prosedürden farklı olarak cesedi yağlarla kaplayıp plastikle sarmayı öneriyordu. Ancak bu deneysel yaklaşım, özellikle de Roma’nın olağandışı derecede sıcak bir Ekim ayına denk gelmesi nedeniyle, beklenmedik sonuçlar doğurdu ve cesedin doğal çürüme sürecini hızlandırdı.
Ceset içinde biriken gaz miktarı, kısa sürede dramatik bir duruma yol açtı. Cerrahlar Salonu Müzeleri’nden Kıdemli Araştırma Görevlisi Ken Donaldson, bu olayın ayrıntılarını şöyle aktarıyor: “Pius’un doğal şekilde gömülme isteğine rağmen, iç organların çıkarılmaması büyük bir hata olmuştu. Otoliz ve bağırsak bakterilerinin çürüme sürecine katkısıyla yoğun gaz birikimi gerçekleşti.”
Dört günlük halka açık ziyaretler ve cenaze töreni sırasında, cesette biriken gazlar Papa’nın göğsünün ‘patlamasına’ sebep oldu. Buna ek olarak, burnu ve parmakları düştü, beden koyu yeşilimsi siyah bir renk aldı. Cesetten yayılan yoğun koku, cenazede görev yapan Muhafızlar’ın bayılmasına neden oldu ve nöbetlerin yalnızca 15 dakikalık sürelerle gerçekleştirilmesiyle bu duruma dayanılabilir hale getirilebildi.
Bu olay, cenaze ritüelleri tarihindeki ilginç vakalardan biri olarak hafızalara kazındı. Aynı zamanda, tahnit yöntemlerinin ne denli hassas bir süreç olduğunu ve yanlış uygulamaların dramatik sonuçlar doğurabileceğini gösteren ders niteliğinde olduğu da bir gerçek.