Bugün: Nisan 26, 2025
Nisan 26, 2025
4 dk. okuma

Prof. Dr. Selva Demiralp faiz artırımı sonrası ekonomik senaryoları kıymetlendirdi

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın politika faizini yüzde 42,5’ten yüzde 46’ya yükseltmesinin ekonomiye etkileri tartışılmaya başladı.

BBC Türkçe için “Faiz artırımlarından sonra Türkiye’de muhtemel ekonomik senaryolar neler?” başlıklı bir yazı kaleme alan Koç Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi ve Dünya Gazetesi yazarı Prof. Dr. Selva Demiralp muhtemel senaryoları değerlendirdi.

“Ekonomik etkileri tahmin edilenden daha kalıcı olabilir”

Prof. Dr. Selva Demiralp, 19 Mart’ta İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından Merkez Bankası’nın acil bir toplantı ile faiz koridorunun üst bandını 350 baz puan ve 17 Nisan’daki toplantısında politika faizini 3 puan artırdığını hatırlatarak şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu adım, yalnızca para politikasının yön değişikliğine değil, aynı zamanda Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla artan siyasi tansiyonun ve bu gerginliğin ekonomik etkilerinin tahmin edilenden daha kalıcı olacağına işaret ediyor.

Merkez Bankası’nın son bir ayda iki seneye yakın sürede biriktirdiği 65 milyar dolara yakın olan swap hariç net rezervlerinin 50 milyar dolarını piyasaya sürdüğü tahmin ediliyor.

Bu durum ekonomik güven kaybını ve artan dolarizasyonu çarpıcı bir şekilde gösteriyor.”

“Tasarruf tercihlerinde artış gözlemliyoruz”

Koç Üniversitesi tarafından hazırlanan hane halkı enflasyon beklenti anketinde de bu eğilimi gözlemlediklerini ifade eden Prof. Dr. Demiralp, siyasi kriz sonrasında genel olarak tasarruf tercihlerinde bir artış gözlemlediklerini kaydetti:

“Yaklaşık 1600 kişinin katıldığı ankette katılımcılara sorduğumuz bir soru, önümüzdeki 12 aylık dönemde tasarruflarını ne şekilde değerlendirecekleri.

Bu soruya Mart ve Nisan ayında verilen cevapları karşılaştırdığımızda yaşanan siyasi kriz sonrasında genel olarak tasarruf tercihlerinde bir artış gözlemliyoruz.

Geleneksel olarak Türkiye’de en popüler tasarruf araçlarından biri olan altına ilave olarak Nisan ayında döviz tercihindeki %13’lük artış dikkat çekici.

Aynı zamanda, TL mevduata yönelim de %8 artmış olup bu durum Merkez Bankası’nın faiz artışının dövize kaçışı bir nebze sınırlayabildiğini gösteriyor.

Genel olarak hane halkının artan risklere karşı yeniden hem faiz getirisi hem de “güvenli liman” motivasyonuyla hareket ettiğini görüyoruz.”

“Başladığımız noktaya dönmüş gibiyiz”

Art arda gelen faiz indirimleriyle politika faizinin yüzde 50’den yüzde 42,5’e gerilediğini hatırlatan Demiralp, faizin yeniden yüzde 49’a yükseldiğini kaydederek, şu açıklamalarda bulundu:

“Yani bir bakıma başladığımız noktaya dönmüş gibiyiz.

Ama tam da aynı yere geri gelmiş değiliz. Aralık ayına kıyasla, uluslararası rezervlerde ciddi bir erime, enflasyon beklentilerinde bozulma, sermaye çıkışları ve önemli ölçüde güven kaybı söz konusu.

Buradaki temel soru, Türkiye ekonomisinin ikinci bir “acı reçete” dönemine hazır olup olmadığı.

Aralık ayındaki faiz indirimlerinin nedeni, enflasyon görünümündeki iyileşmeden çok, reel ekonomide artan baskılara verilen bir yanıt gibi görünüyordu.

Enflasyon patikası faiz indirimlerine elverişli değildi. Nitekim Merkez Bankası’nın 19 Mart öncesinde %24 olarak belirlediği 2025 sonu enflasyon beklentisi, o dönem için dahi iyimser kalıyordu ve revizyon bekleniyordu.

“Kemer gevşetme süreci tekrar kemer sıkma dönemine dönüştü”

Demiralp, reel kesimi koruma amacı ile başlayan “kemer gevşetme” sürecinin 19 Mart sonrası tekrar kemer sıkma dönemine dönüştüğünü de kaydetti:

“Bu hedefle uyumlu olduğu varsayılan ve enflasyon raporundaki çıktı açığı grafiğine göre ima edilen %1,5 civarındaki büyüme tahmini ise oldukça iddialı ve Türkiye siyasi ortamında kolay kabul görmeyecek bir yavaşlama patikasıydı.

Reel kesimi koruma amacı ile başlamış bir “kemer gevşetme” süreci 19 Mart sonrası tekrar bir kemer sıkma dönemine dönüştü.

Bu sürecin ne kadar devam edeceği, reel sektörün ne kadar dayanabileceği ve nasıl sonuç vereceği büyük ölçüde siyasi tansiyonun seyrine bağlı olacak.”

“Mevcut veriler iyimser bir tablo sunmuyor”

Mevcut verilerin iyimser bir tablo sunmadığını kaydeden Prof. Dr. Selva Demiralp, faiz artışlarıyla bankacılık sektöründe kâr marjlarının tekrar daraldığını ifade etti:

“Mevduat faizlerindeki artışın tasarruf tercihlerine etkisini anketimiz bağlamında özetlemiştim. Kredi faizlerindeki yükselişin ise biraz daha gecikmeli yansıması bekleniyor.

Peki reel ekonomi buna nasıl tepki verir? 2025’in ilk çeyreğinde 583 konkordato başvurusu yapılmış olması, 2024 yılı toplamındaki 1.723 başvurunun üçte birine şimdiden ulaşıldığını gösteriyor.

Tüketici kredilerindeki sorunlu kredi oranı dünya standartlarına göre hâlâ düşük olsa da yukarı yönlü bir trend içinde ve son verilerle %3,5–4 seviyelerine dayanmış durumda.”

Küresel resesyon riski

ABD Başkanı Donal Trump’ın tarife açıklamalarının küresel resesyon riskini artırdığını ifade eden Demiralp, böyle bir durumdan Türkiye’nin de olumsuz etkileneceğini ekledi:

“Uzun vadede küresel ticaret ağları yeniden şekillenebilir ve Türkiye bu süreçte kendine daha avantajlı bir konum edinebilir mi, bu sorunun cevabını şimdiden vermek zor.

Kısa vadede ise ihracat pazarlarımızdaki resesyon kaynaklı yavaşlamaya karşılık, enerji fiyatlarındaki düşüş ve zayıflayan ABD doları, Türkiye açısından olumlu gelişmeler.”

“Bu zeminde 2025 nasıl geçer?”

Prof. Dr. Demiralp, son olarak 2025 tahminleriyle ilgili ise şunları yazdı:

“Her şeye rağmen bu aşamada “sert iniş” senaryosunu uzak bir ihtimal olarak görüyorum.

Yıl başında enflasyon için baz senaryomuz % 32, kötümser senaryomuz ise %3 6 idi. Bugün itibarıyla kötümser senaryonun gerçekleşme olasılığı artmış durumda.

Büyüme açısından, ihracat odaklı bir yapımız olmadığı için küresel resesyonun etkilerinin daha sınırlı kalabileceğini düşünüyorum.

Yıl başında %3 civarında büyüme beklerken, bugün hâlâ pozitif – belki %2 civarında – bir oran mümkün görünüyor. Buna “iniş” denir mi emin değilim; belki en doğrusu “yumuşak bir yerinde sayış” demek olur.”

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki

Bitcoin Fiyatı 130 Bin Dolara Ulaşabilir mi? Ünlü Uzman Açıkladı!

Sonraki

Yeni “Uygun Fiyatlı” Tesla Model Y Anında Tükendi: Satın Alınamıyor!

Son gönderi Blog

Don't Miss

Huawei ICt Günuk 2025: Enduktriyel Dönülchde Yeni adimlar Instanbul’da Tarhuzzılin

Huawei, 18 Nisan’da İstanbul’da gerçekleştirdiği ICT Day 2025 etkinliğinde, yapay

Kritik Gün Geldi: FED Tesiriyle Altın Fiyatı Ne Olur?

Yatırımcılar Çarşamba günü Federal Rezerv’in faiz oranı açıklamasını beklerken, altın