2010 yılı otomotiv sektörü için unutulmaz bir dönemeçti. Güney Koreli otomotiv devleri Hyundai ve Kia, dünya genelinde hızla büyüyen pazar payları ve rekabetçi modelleriyle dikkat çekerken bu yükselişin arka planında patlamaya hazır bir kriz sessizce büyüyordu.
Bu iki markanın yüz binlerce müşterisini etkileyen motor arızaları ve yangın riski, yalnızca imajlarını zedelemekle kalmadı; milyarlarca dolarlık tazminat ve onarımlarla sonuçlanan büyük bir geri çağırma operasyonuna dönüştü.
Her şey, özellikle ABD pazarında satılan bazı modellerde beklenmedik motor arızaları ve yangınlarla başladı.
O dönemdeki geri çağırmalar, özellikle 2011-2014 yılları arasında üretilen Hyundai Sonata ve Kia Optima gibi popüler modelleri kapsıyordu. Sürücüler yüksek hızlarda motorun aniden durduğunu ya da araçta duman ve alev çıktığını rapor ediyordu.
Bu şikâyetlerin artmasıyla ABD Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi (NHTSA) duruma el attı ve detaylı bir soruşturma başlattı. Sonuçlar, Hyundai ve Kia’nın motor üretim sürecinde kritik bir hata yaptığını ortaya koydu.
Motor bloklarında talaş kalıntıları düzgün şekilde temizlenmemişti. Bu da yağ kanallarının tıkanmasına, yağsız kalan motor parçalarının aşınmasına ve nihayetinde araçların ani motor arızaları yaşamasına neden oluyordu.
Ancak mesele sadece teknik bir hata ile sınırlı kalmadı.
ABD’de açılan davalarda, şirketlerin bu sorunu uzun süre gizlemeye çalıştığı, zamanında gerekli önlemleri almadığı ve kullanıcı güvenliğini ikinci plana attığı iddia edildi. Hyundai ve Kia, bir yandan gönüllü olarak geri çağırma programları yürütse de bu yeterli olmadı.
Dava sürecinde, milyonlarca müşterinin potansiyel tehlikeye maruz kaldığı kabul edildi ve şirketler, güvenlik risklerini zamanında rapor etmemekle suçlandı.
Neticede Hyundai ve Kia, 3.4 milyon aracı kapsayan dev bir geri çağırma gerçekleştirdi.
Tüm bu süreç, yalnızca araçların tamir edilmesiyle sonuçlanmadı. ABD’de açılan toplu davalar sonucunda markalar toplamda 1.3 milyar doların üzerinde tazminat ödemek zorunda kaldı. Bu rakam, yalnızca geçmişteki bir hatanın bedeli değil; aynı zamanda markanın imajını yeniden inşa etmek için ödenen ağır bir kefaletti.
Gördüğünüz üzere Hyundai ve Kia gibi küresel markalar için bile, üretim süreçlerinde yapılacak en küçük ihmal, devasa ekonomik ve itibar kayıplarına yol açabiliyor. Bugün hâlâ bu skandal, otomotiv dünyasında “bir üretim hatasının nelere mal olabileceğinin” klasik bir örneği olarak gösteriliyor.
Skandallar burada bitmiyor:
