Dünya denizlerinin en derin kısımları, yüzeyin 6.000 ila 11.000 metre altına kadar uzanıyor. Bu bölgeler, aşırı basınç, donma noktasına yakın sıcaklıklar, sınırlı besin kaynakları ve neredeyse mutlak karanlıkla çevrili. Öyle ki, zorlu savaş şartlarında bile işlev görebilen askeri denizaltılar dahi bu olağanüstü derinliklere ulaşmayı başaramıyor. Ancak bu, bilim insanlarını keşif yapmaktan alıkoymuyor.
Çin yapımı son teknoloji insansız denizaltı Fendouzhe, deniz seviyesinin tam 10.900 metre altına dalarak çığır açan bir keşfe imza attı. Bilim insanları, Yap Çukuru, Filipin Havzası ve gezegenimizin en derin noktası olarak bilinen Mariana Çukuru‘ndan yüzlerce biyolojik örnek topladı. Bu örneklerin incelemesi, deniz tabanının büyüleyici bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğunu gözler önüne serdi: Tam 7.564 mikrobiyal tür tespit edildi ve bunların %89,4’ü daha önce bilinmiyordu. Bu keşif, Dünya’nın en erişilmez yerlerinde bile yaşamın sınırlarının ne kadar esnek olduğunu ortaya koyuyor.
Hayatta kalmanın zorlaştığı yerler
Denizlerin bu seviyesinde koşullar oldukça sert. Güneş ışığı bu derinliklere ulaşamaz; her yer tamamen karanlıktır. Basınç ise o kadar yoğundur ki, sıradan cihazlar bu ortamda işlevini yitirebilir. Sıcaklık neredeyse donma noktasındadır, ancak yine de hayat bir şekilde varlığını sürdürmeyi başarır. Bilim insanlarının topladığı örnekler, yaşamın bu uç bölgelerde nasıl hayatta kaldığını anlamak için kritik önem taşıyor. Mikroplar ve diğer küçük canlılar, hayatta kalma stratejileriyle bilim dünyasının ilgisini çekiyor.
Araştırmalar, belirli deniz canlılarının ne zaman bu derinliklere yerleştiğini de incelemeye başladı. Örneğin, yılan balıklarının yaklaşık 100 milyon yıl önce bu derin denizlere göç ettiği tahmin ediliyor. Araştırmacılar, bu adaptasyonun, dinozorları ve sığ sulardaki birçok deniz canlısını yok eden meteor çarpmasından sağ çıkmalarını mümkün kıldığını öne sürüyorlar. Bu, derin denizlerin, hayatın bir şekilde hayatta kalmayı başardığı olağanüstü bir sığınak olduğunu gösteriyor.