Ferit PARLAK
TBMM’ye sunulan kanun teklif ile malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinden işveren hissesinin beş puanlık kısmına isabet eden tutarın, bu primlerin yasal süresinde ödenmeleri koşuluyla ve 2025 yılı için küçük esnaf ve mikro işletmeler ile KOBİ’leri önceleyen bir yaklaşımla çalıştırılanların sigorta primlerinin işveren hisselerinin bir kısmının Hazine tarafından karşılanması amaçlanıyor.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda değişiklik yapılmasına dair Kanun Teklifi’nin gerekçesinde, kayıt dışı istihdamın azaltılması, işgücüne katılım oranlarının yükseltilmesi ve denetim mekanizmalarının güçlendirilmesinin, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği açısından zorunlu olduğuna dikkat çekildi.
Denetim ve caydırıcı yaptırımlar gerekiyor
Acilen uygulanması gereken düzenlemelerin de maddelendirildiği gerekçede, işveren üzerindeki maliyetlerin azaltılması için kapsamlı teşvik ve destek programlarının uygulanması, kayıt dışı istihdamı azaltmaya yönelik denetimlerin sıklaştırılması ve caydırıcı yaptırımların artırılması, asgari ücret desteğinin kapsamının genişletilerek, küçük ve orta ölçekli işletmelerin bu destekten daha kolay yararlanmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması önerildi.
CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat tarafından sunulan kanun teklifinin gerekçesinde ayrıca sosyal güvenlik sisteminin finansal dengesini korumak adına prim gelirlerini artıracak yapısal reformların hayata geçirilmesi, kayıt dışılıkla mücadelede veri şeffaflığının artırılması ve TÜİK’in düzenli olarak kayıt dışı istihdam oranlarını açıklaması, işgücü piyasasının güçlendirilmesi ve istihdamı artırıcı politikaların uygulanması, vergi politikalarının gözden geçirilerek, işverenler üzerindeki yükü azaltacak yeni düzenlemelerin getirilmesi gibi düzenlemeler de ön plana çıkarıldı.
Kamuya maliyeti olmaz
Bu düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle kamu bütçesine milyarlarca liralık ilave maliyet yansıyacağının tahmin edildiğine vurgu yapılan gerekçede, “Aynı biçimde, kayıtlı istihdam oranlarının artırılmasıyla birlikte, sosyal güvenlik sistemine önemli miktarda ek prim geliri sağlanması öngörülmektedir. Bu nedenle, önerilen teşvik ve desteklerin SGK sistemi üzerinde ek bir mali yük oluşturmayacağı değerlendirilmektedir” denildi.
Aktüeryal denge sağlanır
Gerekçede, “Bu düzenlemelerle birlikte, işverenlerin üzerindeki mali yük hafifletilecek, kayıt dışı istihdamın önüne geçilecek ve sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengesi sağlanacaktır. Önerilen politikalar, işgücü piyasasının daha sağlıklı işlemesine olanak tanıyacak ve ülke ekonomisine uzun vadede önemli katkılar sunacaktır. İşverenler üzerindeki finansal yüklerin artması, istihdamın artırılmasını teşvik edecek mekanizmaların yetersizliği ve mevcut desteklerin sınırlı kalması, ekonomik daralmayı daha da şiddetlendirmektedir.
İşgücü piyasasında yaşanan daralma ve artan yoksulluk, bu krizin halk üzerindeki olumsuz etkilerini açıkça göstermektedir. Üretici kesimler, sanayiciler ve esnaf giderek daha yüksek vergilere tabi tutulurken, sağlanan teşvikler ise giderek azalmakta veya ulaşılması güç hale getirilmektedir” denildi. Mevcut asgari ücret desteğinin, işverenlerin mali yükünü azaltmak, kayıtlı istihdamı teşvik etmek ve işgücü piyasasında düzenleyici bir mekanizma olarak işlev görmek amacıyla uygulandığının altı çizilen gerekçede, ancak mevcut düzenlemenin kapsamı ve uygulanma koşullarının, desteğin etkinliğini büyük ölçüde sınırladığı savunuldu.
Şartlar, desteklerden faydalanmayı zorlaştırıyor
Desteklerden faydalanamayanlar ise, “2024 yılı itibarıyla, asgari ücret desteği işçi başına aylık 700 TL olarak belirlenmiş olup, günlük 23,33 TL üzerinden hesaplanmaktadır. Bakanlığın sunduğu verilere göre, yılın ilk sekiz ayında yaklaşık 6 milyon kişi bu destekten yararlanmıştır.
Ancak, ülkedeki asgari ücretli ve onun 1,5 katı maaşla çalışanların sayısının 10 milyonun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Desteğin sınırlı sayıda işletme tarafından kullanılmasının en önemli nedenlerinden biri, destekten yararlanabilmek için işverenlerin bir önceki yılın aynı ayındaki çalışan gün sayısının koruma zorunluluğudur.
Bu şart, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin destekten, faydalanmasını zorlaştırmaktadır” şeklinde tarif edildi. Sosyal güvenlik sisteminin sürdürülebilirliği, sigorta primleriyle finanse edilen aktüeryal dengenin korunmasına bağlı olduğunun dile getirildiği gerekçede, “Ancak işverenlerin giderek artan mali yükleri ve istihdam üzerindeki baskılar, kayıt dışı çalışmayı teşvik etmektedir. Kayıt dışı istihdamın yaygınlaşması, devletin prim gelirlerinde ciddi kayıplara yol açmakta ve sosyal güvenlik sisteminin mali dengesini tehdit etmektedir.”
İşgücüne katılımda OECD ortalamasının gerisinde
Gerekçede, “Prim tahsilatında yaşanan kayıplar, devlet katkılarını da olumsuz etkileyerek sosyal güvenlik fonlarında büyük açıklar yaratmaktadır. Sosyal güvenlik sisteminin sağlıklı işleyebilmesi için aktif sigortalı çalışan sayısının artırılması gerekmektedir. Ancak işsizlik oranlarının yüksekliği, kayıt dışı istihdamın yaygınlığı ve işgücüne katılımın düşüklüğü, bu dengenin bozulmasına neden olmaktadır. OECD verilerine göre, Türkiye, işgücüne katılım oram açısından OECD ülkeleri arasında en alt sırada yer almaktadır. OECD ortalaması yüzde 70,2 iken, Türkiye’de bu oran yüzde 55.1 olarak ölçülmüştür. İşgücüne katılım oranının düşük olması, sosyal güvenlik sistemine prim ödeyen kişi sayısının azaltarak finansman dengesini daha da bozmaktadır” denildi.
TÜİK, kayıt dışı istihdam oranını vermemeye başladı
TÜİK’in 2021 yılına kadar yayınladığı verilere göre, kayıt dışı istihdam oranının yüzde 30 seviyelerinde seyrettiğine dikkat çekilen gerekçede, 2022 itibarıyla bu verilere işgücü istatistiklerinde yer verilmemesinin, kayıt dışılığın boyutları hakkında belirsizlik yarattığının, sosyal güvenlik sisteminin etkin ve sürdürülebilir olabilmesi için kayıt dışı istihdamın doğru şekilde ölçülmesi ve bu konuda detaylı raporlar hazırlanmasının büyük önem taşıdığının da altı çizildi. Denetim yetersizliğinin, kayıt dışı istihdamın artmasındaki en büyük etkenlerden biri olduğuna dikkat çekilen gerekçede, kayıt dışı çalışanlar nedeniyle sosyal güvenlik prim gelirlerinin azaldığına, rekabet eşitsizliğinin oluştuğuna ve sistemin mali yükünün kayıtlı çalışanlar üzerine aktarıldığına vurgu yapıldı.