20. yüzyıldan önce, sivrisineklerin hastalık taşıdığına dair kesin bir bilgi bulunmuyordu. Bu konudaki şüpheleri gidermek isteyen Amerikalı bilim insanı Jesse William Lazear ise, biyomedikal bilgi arayışında hayatını riske atarak büyük bir fedakarlık yaptı.
Lazear, sarı humma virüsü taşıyan bir sivrisineğin kendisini ısırmasına izin verdi. Birkaç hafta içinde sarı hummaya yenik düşerek hayatını kaybetti. Ancak bu deney, sivrisineklerin sarı humma virüsünü taşıdığını ve insanlara bulaştırdığını kesin olarak kanıtladı.
Sarı hummanın tarihi ve yayılışı
Sarı humma, Afrika’nın yağmur ormanlarında ortaya çıktı ve 16. yüzyılda Avrupa sömürgeciliği ile Atlantik ötesi köle ticareti yoluyla Amerika’ya taşındı. Hastalık, yeni kıtada hızla yayılarak ciddi bir sorun haline geldi. Yüzyıllar boyunca sarı hummanın etkisi farklı salgınlarla görüldü. Ancak ABD’nin hastalığa gerçek anlamda dikkat kesilmesi, 1898 İspanya-Amerika Savaşı sırasında Küba’da binlerce askerin yaşamını kaybetmesiyle oldu.
Kübalı doktor Carlos Finlay, sarı hummanın sivrisinekler tarafından yayıldığını ve doğrudan insandan insana geçmediğini öne sürdü. Ancak bu cesur hipotez, 1881 Uluslararası Sağlık Konferansı’nda meslektaşları tarafından reddedildi ve hatta alay konusu oldu. O dönemde bilim insanları, hastalığın yayılma mekanizmasını çözmekte yetersizdi.
Bilimsel dönüm noktası
Küba’daki ölüm oranlarının artmasıyla, ABD ordusu Walter Reed, James Carroll, Jesse W. Lazear ve Aristides Agramonte’den oluşan bir araştırma ekibi kurdu. İnsandan insana bulaşma teorisini test eden deneylerden bir sonuç alınamayınca, Lazear sivrisinek hipotezi üzerinde çalışmaya başladı. Bu teoriyi kanıtlamak için kendi bedenini denek olarak kullandı.
Bir süre sonra Lazear hayatını kaybetse de deneyleri, dünya genelinde sarı hummanın sivrisinekler tarafından yayıldığı gerçeğini ortaya çıkardı.