Zorlu Holding bünyesinde bulunan Vestel’in CEO’su Ergün Güler’in Ramazan tebriği mesajı iş dünyasında yeni bir krizin kapısını aralarken, süreç Zorlu’nun CEO’su Cem Köksal’ın istifası ile sonuçlandı.
Güler, çalışanlarının ‘Ramazan Ayı’nı tebrik eden bir mesaj paylaşmış, Zorlu Holding CEO’su Cem Köksal da şirketin sadece Şeker ve Kurban Bayramları’nı kutladığını belirtmiş Güler’i sert bir dille uyarmıştı.
‘Kurumsal kaos dersi’
Krizi değerlendiren Prof. Dr. Çisil Sohodol da daha önce yaşanan Patiswiss olayını hatırlattı, bu defa yaşananın tam bir “kurumsal kaos dersi” olduğunu vurguladı.
Olayı 4 farklı senaryoda ele alan Sohodol, LinkedIn’da paylaştığı yazısında şu ifadelere yer verdi:
Şirketin Kurumsal Kültürü ve CEO Uyum Krizi
Diyelim ki Zorlu Holding, global ve kurumsal yapısını gerekçe göstererek tüm dini bayramlara mesafeli bir duruş sergiliyor ve şirket anayasası ve kutlama takvimi de bunu söylüyor. O zaman şu soruyu sormak lazım:
En tepe yöneticilerden Vestel CEO’sunun bundan haberi yok muydu? Eğer yoksa, bu, şirket içindeki iletişim kopukluğunun ve çok ciddi bir sorunun göstergesi değil mi? CEO’nun, holdingin kurumsal kültürüne dair temel bir prensibi bilmemesi tek başına kocaman bir kriz değil mi?
Bilerek Mi Yapıldı?
Diyelim ki Vestel CEO’su bu politikadan haberdardı ama buna rağmen Ramazan mesajını yayınladı. Peki bu ne anlama geliyor?
Holding CEO’sunun otoritesine karşı bir bayrak açmak, şirket içinde bir isyan başlatmak demek değil mi?
Eğer bir CEO, diğer CEO’nun prensiplerini bilerek yok sayıyorsa, bu şirket içi güç savaşlarının ve hizipleşmenin göstergesi değil mi?
Buyurun size ikinci kriz!
Reply vs. Reply All Faciası!
Şimdi başka bir açıdan bakalım. Diyelim ki Zorlu Holding CEO’su aslında sadece Vestel CEO’suna yanıt vermek istiyordu ama yanlışlıkla “Reply All” yaptı ve mesaj tüm şirkete gitti.
Eğer böyle olduysa:
Şirketin mali sırları, geliştirmekte olduğu yeni teknolojiler veya stratejik kararları da bir “Reply All” kazasına kurban giderse ne olacaktı?
Şirket içi yazışmaların böylesine kontrolsüz bir şekilde yayılma ihtimali, kurumsal güvenliği nasıl tehdit eder?
Buyurun üçüncü kriz!
Bilerek mi Yapıldı? Güç Gösterisi mi?
Şimdi son ihtimali düşünelim. Diyelim ki bu mesaj yanlışlıkla değil, bilerek tüm şirkete gönderildi.
Peki burada ne var?
Holding CEO’su, en üst düzey yöneticilerinden birine, tüm şirketin gözleri önünde bir ders mi vermek istedi?
Bu, CEO seviyesinde bile açıkça bir “kibarca ayar verme” kültürünün işlediğini mi gösteriyor?
Durum buysa, şirket içi yönetim mekanizmaları açısından büyük bir kriz söz konusu. Oldu mu size bir başka kriz!
Çalışanlar, liderlerin nasıl davrandığını izler ve kültür buna göre şekillenir. Eğer en tepedeki yöneticiler bile otorite savaşlarını herkesin önünde veriyorsa buyurun size çalışanlar arası taht oyunlarını mubah kılacak başka bir kriz!
Özetle: CEO’lar şirketi yönetmek için vardır, kriz yaratmak için değil. İşte o zaman soru yine aynı: “Krizi CEO çıkarırsa kim yönetecek?”