Zühre KURT
Pandemi sonrasında önce uzaktan, ardından hibrit çalışma yaklaşımlarıyla yeniden tanımlanan çalışma eylemi, iş dünyasının yeniden programlanmasına sebep oldu. Bu düzen, çalışanların iş-yaşam dengelerini kurmaları, zamanlarını yönetmeleri ve verimli olmaları için pek çok yeni fırsat sunarken; çalışanları daha önce hem kişisel hem profesyonel anlamda deneyimlemedikleri bir zorlukla karşı karşıya bıraktı: Yalnızlık.
Uluslararası araştırmalar, son yıllarda çalışanların büyük çoğunluğunun yıllık izinlerini “ruh sağlığı” gerekçesiyle kullandıklarını gösterirken, uzmanlar özellikle 2017’den 2023’e kadar olan dönemde ruh sağlığı ile ilgili izinlerin %300 oranında arttığını söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlanan raporlarda özellikle, 2019 yılı itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 1 milyar kişinin ruhsal bozukluk yaşadığı ve çalışma çağındaki yetişkinlerin %15’inin ruh sağlığı sorunlarıyla karşılaştığı belirtiliyor. Ayrıca, depresyon ve anksiyete nedeniyle her yıl yaklaşık 12 milyar iş günü kaybedildiği ve bu durumun küresel ekonomiye yıllık yaklaşık 1 trilyon ABD doları maliyeti olduğu tahmin ediliyor.
“Seçilmiş yalnızlık”, seçimden ziyade mecburiyet olabiliyor
Son yıllarda toplumsal yaşamda, bireylerin bilinçli bir tercih olarak sunduğu ‘seçilmiş yalnızlık’ kavramı giderek daha fazla dikkat çekiyor. Ancak uzmanlar, bu akımın sanıldığı kadar sağlıklı bir ifade biçimi olmadığını vurguluyor. Popüler medya ve sosyal platformlar aracılığıyla, yalnız yaşamayı idealize eden, başkalarının sorumluluğunu almaktan kaçınan ve sadece bireysel hazlarını önceliklendiren bir yaşam tarzının teşvik edildiğine dikkat çeken uzmanlar, bu durumun bireylerin özgür bir tercihi olmaktan çok, toplumsal ve kültürel dinamikler tarafından şekillendirildiğini belirtiyor. Tüketim odaklı modern sistemin bireyleri yalnızlığa yönlendirdiğini ifade eden Prof. Dr. Barış Erdoğan, tüm yaş grupları içinde kendilerini en fazla yalnız hissedenlerin 30’lu yaşlardaki beyaz yakalılar olduğuna dikkat çekiyor.
Beyaz yakalı çalışanların yalnızlıkla başa çıkmak için yeni yöntemler arayışında olduğu bu dönemde, gerçek zamanlı online eğitimler sosyal etkileşimi, iş birliğini ve ruh sağlığını güçlendirmek için önemini artırdı. Yalnızca iş süreçlerini destekleyen değil, aynı zamanda çalışanların sosyalleşmesini sağlayan çözümler kritik hale geldi. Canlı gerçekleşen online eğitimler, çalışanların yalnızca yeni beceriler kazanmasını değil, aynı zamanda etkileşim içinde olduğu bir topluluğun parçası hissetmesini de sağlıyor.
Yeni nesil etkileşimli kurumsal eğitim ve topluluk deneyimi
Teedo, yetkinlik geliştiren ve yeni beceriler edindiren canlı ve online eğitimler ile beyaz yakalı profesyonellerin kariyer gelişimlerini desteklerken, bir yandan da çalışanların sosyal etkileşimlerini artıran ve network yapmayı sağlayan bir eğitim modeli sunuyor. Finans, yazılım, sürdürülebilirlik, liderlik, proje yönetimi, işletme-yönetim, satış-pazarlama, marka yönetimi ve insan kaynakları gibi alanlarda eğitimler sunan Teedo, eğitimlerde kurulan kapalı iletişim grupları sayesinde, profesyonellerin birbirleriyle sürekli iletişim ve dayanışma halinde kalarak kurumsal ağlarını genişletmelerine olanak tanıyor.
Çalışma modellerinde yaşanan dönüşümün profesyonellerde yalnızlık hissini derinleştirdiğine dikkat çeken Teedo CMO’su Cansu Karagül, “Teedo olarak, eğitim başlıklarımızı ve yaklaşımımızı, iş dünyasının ve profesyonel çalışanların değişen ihtiyaçlarına en iyi çözümleri sunacak şekilde geliştiriyoruz. Geliştirdiğimiz canlı ve online eğitim programlarında, işinde en iyisi olanlar ile işinde en iyisi olmak isteyen beyaz yakalı profesyonelleri bir araya getirerek, aslında hem birlikte öğrenerek gelişmeyi hem de tecrübe ve deneyimlerin paylaşılarak bir mentorluk ve dayanışma kültürü geliştirilmesini sağlıyoruz. Teedo artık Türkiye’nin tüm şehirlerinden olmak üzere her sektörden, uzmanlıktan, yaştan ve cinsiyetten beyaz yakalı profesyonellerin bir araya geldiği bir kariyer hub’ı haline geldi.” dedi.