Bugün: Ocak 31, 2025
Ocak 31, 2025
9 dk. okuma

Tüketim odaklı büyüme modelinden katma pahalı üretime yönelmeliyiz

Özlem SARSIN

Ege Sanayici ve İş İnsan­ları Derneği (ESİAD) Yö­netim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu, DÜNYA’ya 2024 yı­lını değerlendirerek 2025 yılın­da iş dünyasının beklentilerini aktardı. Zorlu, 2024 yılının eko­nomide düzelme yoluna girebil­mesi için olumlu adımların atıl­dığı bir yıl olduğunu söyleyerek, enflasyonla mücadele ve para politikalarında atılan adımların etkisiyle dengelenme sürecine girildiğini kaydetti. 2025 yılında mücadeleye kararlılıkla devam edilmesi gerektiğini vurgulayan Zorlu, enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesi ve bu se­viyenin kalıcı hale gelmesi için toplumun mücadeleye yönelik inancını kaybetmemesinin bü­yük önem taşıdığını belirtti.

“Maliye politikaları kritik önemde”

Zorlu, “Bunun yalnızca para politikalarıyla mümkün olmadı­ğını, maliye politikalarında atı­lacak adımların da kritik bir rol oynadığını düşünüyorum. Kamu harcamalarında ciddi tasarrufa gidilmesi ve bu durumun kamu­oyu tarafından benimsenmesi, ayrıca kayıt dışı ekonomiyle mü­cadelenin kararlılıkla sürdürül­mesi öncelikli hedefler arasın­da yer almalı. İş dünyası olarak, 2025 yılında öngörülebilirliğin artırılmasına yönelik adımla­rın atılmasını bekliyoruz. Aynı zamanda, reel sektörün sorun­larına çözüm üretilmesi elzem­dir. Türkiye ekonomisinin tüke­tim odaklı büyüme modelinden çıkıp, katma değerli üretime yö­nelmesi şart. Özellikle teknoloji odaklı dijital çağda, uluslararası ticaretteki payımızı artırmanın yolu, bu dönüşümü gerçekleştir­mekten geçiyor” dedi.

“Hala yatırım yapılabilir seviyesinin altındayız”

Geride bıraktığımız yıl, ye­ni ekonomi yönetimiyle devre­ye giren politikalar neticesinde olumlu gelişmelere şahit olmaya başladıklarını dile getiren Zorlu, “Yurt dışından finansman mali­yetinde önemli bir gösterge olan CDS’imizde, istediğimiz seviye­lere henüz ulaşılmasa da, bir dü­şüş kaydedildi. Kredi derecelen­dirme kuruluşlarının Türkiye notları yükselme eğilimine gir­di. Ancak hala yatırım yapılabi­lir seviyenin altında bulunduğu­muzu belirtmek isterim.

Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu olan enflasyon­la mücadelede ise, aşama kay­dedilerek dezenflasyona doğru önemli adımlar atıldı. Fakat tek haneli rakamlara ulaşabilmek için önümüzde uzun bir yol var. Ekonomideki genel görünüme baktığımızda ise 2024’te yüzde 3 civarında büyüme öngörülüyor. Bu da potansiyelimizin altın­da bir oran. Reel sektör açısın­dan baktığımızda sanayi üretim endeksi genel olarak eksilerde seyretti. PMI endeksi ise nisan ayından bu yana hala 50 baz pu­anın altında. İmalat sanayi ka­pasite kullanım oranı da yüzde 74-75 civarında. Reel sektörün bu görünümü, büyümenin po­tansiyelimizin altında kaldığını doğruluyor.

Geniş kapsamlı iş­sizlik ise yüzde 28’ler seviyesin­de. Yani çalışma çağındaki in­sanlarımızın neredeyse üçte biri işsiz. Genç işsizliğimiz ise yük­sek seyretmeye devam ediyor. İş gücüne katılma oranımız yüzde 50’ler civarında ve bu oran geliş­miş ülkelerin oldukça gerisinde. Uzunca bir süredir enflasyonun altında seyreden döviz kurları hem maliyetlerimizi hem ihra­catçımızı zorluyor. Önümüzdeki dönemde, iş gücüne katılım ora­nımızın artması, enflasyonun düşmesi ve gelir dağılımındaki uçurumun kapatılması yönünde pozitif gelişmeler yaşanacağını umuyoruz” diye konuştu.

“Ülkemizin ilave fırsat ve imkânlara erişme şansı var”

Donald Trump’ın yeniden ABD başkanı olmasının, küre­sel ticaret ve diplomasi politika­larında keskin değişimlere yol açacağına da dikkat çeken Sibel Zorlu, “Trump daha ilk günler­den itibaren uluslararası alışı­lagelmiş normların dışına çıka­cağının sinyallerini verdi. Önü­müzdeki döneme dair küresel düzeyde pek çok soru, seçenek ve belirsizlik söz konusu. İş dün­yasını tedirgin eden konuların başında başta Çin olmak üze­re üçüncü ülkelere uygulanma­sı planlanan yüksek vergi oran­ları var. Çin ile ABD arasındaki ticaret savaşının daha da derin­leşmesinin yansımaları ola­cak. Ayrıca ABD’nin enerji ko­nusunda AB ile tam zıt düşen yeni yaklaşımı oyunun kural­larını değiştirecek.

Yenilene­bilir enerjiye dayanan sanayi politikalarını savunan ve tica­ret politikalarını yeşil dönüşü­me odaklayan AB karşısında, Paris Sözleşmesinden çeki­len bir ABD ile karşı karşıya­yız. Bu durum doğal olarak, ih­racatının yüzde 40’tan fazla­sını AB üyesi ülkelerle yapan ve özellikle son dönemde oto­motiv sektöründe Çinli yatı­rımcılara ev sahipliği yapmaya hazırlanan ülkemizi doğrudan ilgilendiriyor. Bu dönemin, iş dünyamız açısından bazı risk­leri barındırmakla birlikte ye­ni açılımlar getirebileceğini düşünüyoruz. Türkiye’nin ge­niş hinterlandı sayesinde böl­gesinde ilave fırsat ve imkan­lara erişme şansı yakalayabi­leceğine inanıyoruz.

Her şeyden önce Türki­ye’nin AB ile 1996 yılından bu yana bir gümrük birliği var. Uzunca bir süredir hem Avru­palı hem Türk iş insanları ar­tık yetersiz kalan mevcut an­laşmanın güncellenmesini istiyor. Pandemi ve savaş ko­şulları, yakın tedarik zincirle­rinin ne kadar önemli olduğu­nu bize gösterdi. Avrupa’nın Rekabet Gücünün Geleceği” başlıklı Draghi Raporunda da ifade edildiği üzere, AB yeni ba­zı arayışlara girmek zorunda. Bu bağlamda, Türkiye ile daha faz­la yakınlaşması ve gümrük bir­liğinin güncellenmesi gündeme gelebilir. Öte yandan Trump yö­netiminin, diğer ülkelere göre Çin’e daha yüksek vergi oranla­rı uygulaması durumunda, Türk üreticiler bakımından sektörel avantajlar ortaya çıkabilir” de­ğerlendirmesinde bulundu.

“Birden fazla odaklı ihracat stratejisi gerekiyor”

İş dünyasının, öncelikle, olu­şabilecek yeni durumlara kar­şı hazırlıklı olması gerektiği­ni söyleyen Zorlu, düşünceleri­ni şöyle dile getirdi, “İşletmeler bu dönemde alternatif ticaret stratejileri geliştirmeli. Riskle­ri dengelemek için birden fazla pazar odaklı bir ihracat stratejisi izlenebilir. Türkiye, jeostratejik konumu nedeniyle hem Orta Do­ğu hem Orta Asya pazarları için lojistik ve üretim merkezi olabi­lir.

Türk sanayiciler, bu bölgeler­de yeni iş birlikleri geliştirebi­lir. Son yıllarda Türkiye, AB için stratejik bir tedarik merkezi ha­line geldi. Türk şirketleri, AB’nin tedarik zinciri ihtiyaçlarına özel ürün geliştirme stratejileri oluş­turabilir. Bunların dışında her zaman vurguladığımız gibi reka­betçi olabilmek için teknolojiye dayalı yenilikçi ürünler geliştir­mek ve dijital dönüşümü sağla­mak şart. Türk ürünlerinin glo­bal pazarda daha güçlü bir yer edinmesi için yüksek katma de­ğerli ve markalaşmış ürünlere yönelmek gerekiyor.”

“Yabancı yatırımcı istikrar bekler”

Zorlu, Türkiye’de hukukun üstünlüğünün tam olarak tesis edilmesinin hayati önemde olduğunu da vurgulayarak sözlerine şöyle son verdi, “Yabancı yatırımcı ekonomik istikrar, güvenilir ve öngörülebilir bir ortam bekler. Sadece yatırımcılar için değil ülkemizin refahı için de hukukun üstünlüğünün tam olarak tesis edilmesi hayati önemde. Bunun yanında nitelikli eğitime ve dijital çağın gereklerine uygun yetkinliklere sahip insan gücüne sahip olmalıyız. Evrensel değerlerin ve her alanda uluslararası normların geleceğimiz için yol gösterici olacağına inanıyorum.”

“Nihai amacımız uluslararası rekabet gücüne katkıda bulunmak”

ESİAD’ın faaliyetlerini İzmir’i ve hinterlandını kapsayacak şekilde düzenlediklerini ifade eden Zorlu, “Amacımız, ülkenin sürdürülebilir kalkınmasına ve uluslararası rekabet gücüne katkıda bulunmak. Sanayicimizin en büyük sorunlarından biri olan finansmana erişim konusunda farklı açılımlar getirmek amacıyla başlattığımız ve artık gelenekselleşen ESİAD Yatırım Zirvesi, bu hedefe yönelik önemli bir platform oldu.

Özellikle ekonomik dalgalanmalar, yüksek faiz oranları ve finansman seçeneklerinin sınırlı olması, girişimcilerin ve sanayicilerin hareket alanını daraltıyor. Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz zirvede, sadece sorunları konuşmakla kalmadık, çözümleri de ortaya koyduk. Aynı zamanda, üyelerimizi yeşil ve dijital dönüşümün getirdiği tüm yükümlülüklere en iyi şekilde hazırlamaya çalışıyoruz. Firmaların bu alandaki ihtiyaçlarını karşılamak için başlattığımız webinar dizisini, EGİAD ile birlikte düzenlediğimiz “Dijital Dönüşüm Zirvesi” ile taçlandırdık. Güzel bir iş birliği örneği olan bu zirvenin ikincisini bu yıl Mayıs ayında düzenleyeceğiz.

Ayrıca, Gümrük Birliği nedeniyle Türkiye’nin de uyum sağlamak zorunda olduğu Avrupa Yeşil Mutabakatı düzenlemelerine iş dünyası olarak nasıl hazırlanacağımızı anlattığımız ve ilgili bakanlıklarla iş birliği yaptığımız etkinlikler düzenliyoruz. Nitelikli eğitim ise bir diğer önemli çalışma alanımız. Kentimizdeki üniversitelerle iş birliği içinde çok sayıda proje yürütüyoruz. Tüm çalışmalarımızı, sanayinin ve iş dünyasının sorunları ve ihtiyaçları doğrultusunda oluşturduğumuz 8 yuvarlak masamız aracılığıyla şekillendiriyoruz” diye konuştu.

“İzmir, Ege’nin motor gücü”

Yeni tabloda İzmir iş dünyası hakkında da düşüncelerini aktaran Zorlu, İzmir’i Ege Bölgesi’nin motor gücü olarak gördüklerini söyleyerek, “Ülkemizin dış ticaret açığına pozitif katkı sağlayan, dolayısıyla cari açığımızı azaltan bir kent. 2023 yılında İzmir’in ihracatının ithalatı karşılama oranı yüzde 129’a ulaştı. Bir başka ifadeyle ithalattan çok ihracat gerçekleştiriyor. Bunun yanında, liman kenti olmanın avantajlarına sahibiz.

Ancak hem katma değerli ihracata doğru yönelmemiz hem de liman ve lojistik avantajlarımızı daha verimli kullanmamız gerekiyor. Daha önce de dile getirdiğim üzere “sanayi-ticaret-liman üçlü gelişimi” bizi farklı bir lige çıkarabilir. Bunun dışında coğrafik özelliklerimiz bakımından yenilenebilir enerji, çok şanslı olduğumuz bir alan. Rüzgâr enerjisinde önemli bir yol kat ettik ve bir kümelenme oluştu.

Başta rüzgâr olmak üzere güneş ve jeotermal gibi enerji türlerinde, yenilikçi, inovatif üretim sistemlerine geçersek İzmir’i bu alanda marka haline getirebiliriz. Yaratıcı endüstrilerin yükselişte olduğu çağımızda, İzmir’i öne çıkaracak bir diğer alan ise yazılım ve oyun sektörü olabilir. Kasım ayında düzenlediğimiz ESİAD III. Yatırım Zirvesi’nde ele aldığımız konulardan biri de bu oldu. Bölgemizdeki yazılım ve bilişim kümelenmesine İzmir iş dünyası olarak destek vermemiz gerekiyor. Bunun yanında devletin de bazı vergi avantajları ve destek modelleri getirmesi yararlı olacaktır” dedi.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Önceki

Özgener: Karşılıksız çekler önemli oranda arttı

Sonraki

Özel güvenlik görevlisine talep çok, fiyat ise az

Son gönderi Blog

Don't Miss

“Sanayicinin paraya değil arsa takviyesine gereksinimi var”

Türkiye’de finansman kadar yatırımların önünü tıkayan bir konu da sanayi

Özel güvenlik görevlisine talep çok, fiyat ise az

Geçen yıl en çok istihdam sağlanan ilk 10 meslek arasında