Bugün: Ocak 30, 2025
Ocak 29, 2025
2 dk. okuma

Bir Mağarada 6 Ay Yaşayarak Zaman Kavramımızı Değiştiren Jeolog Michel Siffre: İntihar Etmeyi Bile Düşündü!

Kulağa ne kadar korkutucu geliyor değil mi? Aslında bu durumu yıllar önce bir jeolog, bizim için gerçekleştirmiş.

Üstelik deneyi yapmakla kalmamış, insan üzerinde son derece önemli bir nokta olan zaman algımızın da değişmesinde büyük bir pay sahibi olmuş. Peki ama nasıl?

Michel Siffre, bize zamanın ne kadar “öznel” bir deneyim olduğunu gösterdi.

1962’de Fransız bilimci Michel Siffre, tam 63 gününü herhangi bir doğal ışık kaynağından uzak, yeraltındaki bir mağarada geçirdi. Amacı ise insanın biyolojik saatinin, çevresel etmenlerden ne kadar bağımsız çalıştığını incelemekti. Siffre, Güneş ışığı ve saat gibi zamanın dışsal işaretlerinden tamamen uzaklaşarak vücudunun doğal ritmiyle nasıl başa çıkacağını görmek istemişti.

Deney, sadece biyolojik saatler üzerine değil; zaman algısının insan psikolojisi üzerindeki etkilerine de ışık tuttu. Deneyde elde edilen bulgulardan biri, vücudun zaman algısının hızla bozulmasıydı.

16 Temmuz’da mağaraya inen Siffre, deneyini 14 Eylül’de bitirecekti. Ancak yüzeye çıktığında, takvimler daha 20 Ağustos’u gösteriyordu.

Deney başladığında Siffre’nin çevresi karanlıktı, sadece dört voltluk bir lamba ve koyu renkli gözlükler eşliğinde bu bilinçli izolasyona girdi. Zaman, dış dünyadan soyutlandığında insanın algısı da farklılaşıyor.

Siffre’nin de deneyinde olduğu gibi sirkadiyen ritmi, 24 saatlik doğal döngüsünden yaklaşık 25 saate kadar uzamıştı. Her gün uzun uzun geçiyor, geceyle gündüz arasındaki sınırlar belirsizleşiyordu. Birkaç gün sonra Siffre, her geçen günün arasındaki süreyi hatırlamıyor, günler birbirine karışıyordu.

Zaman algısı ve yalnızlığın etkisi, deneyin sonunda onu, derin bir depresyona soktu.

Bilim dünyasına Siffre’nin katkıları, biyolojik saatin genetik temellerini keşfeden ve 2017 Nobel Biyoloji Ödülü’nü kazanan üç bilim insanının (Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young) çalışmalarına ilham vermişti. Bu deneyinin ardından 1999’da, yeni milenyumu kutlamak için bir mağaraya girmişti.

Ancak yine zaman algısı onu yanılttı. 1 Ocak’ı, yeni yılın ilk günü sandığı o an, aslında 4 Ocak’tı. Böylece insanın biyolojik saatinin ne kadar kırılgan ve esnek olduğu bir kez daha gözler önüne serilmişti. Bu deneyinde 6 ay mağarada kalan Siffre, psikolojik olarak bitme noktasına gelse bile çok önemli bir şey daha keşfetmişti: İnsan, 24 saatlik döngü yerine 48 saatlik bir döngüye uyum sağlayabiliyordu.

Çevremizden tamamen izole olduğumuzda, zamansal dengemiz de bozuluyor. Siffre ve sonrasında tıpkı onun gibi gerçekleştirilen deneylerde de görüldüğü gibi bu, sadece fiziksel bir uyumdan ziyade zihinsel bir savaş da başlatıyor.

Kaynaklar: 1, 2, 3

İlginizi çekebilir:

z

Önceki

Euro Bölgesi’nde krediler için sıkılaşma dönemi!

Sonraki

Windows 11’e Yeni Dosya Paylaşım Özelliği Geliyor: Sürükle Bırak İşlevi Daha Kolay!

Son gönderi Blog

Don't Miss

Huawei’nin Yeni Akıllı Saat Patenti Gündem Oldu: İşlevsel mi, Yoksa Gereksiz mi?

Huawei, akıllı saatlerde 3D parmak izi sensörü ve çoklu hareket

Dünyanın en büyük dini şenliğinde izdiham! Onlarca can kaybı var

Hindistan'da 12 yılda bir düzenlenen, dünyanın en büyük dini festivali